Anal Fissür (Makat Çatlağı) Nedir? Belirtileri ve Tedavisi
Anal Fissür Nedir?
Anal fissür, makat bölgesinde yer alan ince cilt dokusunda meydana gelen küçük ama oldukça ağrılı bir yırtıktır. Genellikle dışkılama sırasında zorlanma sonucu oluşur. Her ne kadar basit bir çizik gibi görünse de, bölgede yer alan kas yapısı nedeniyle iyileşmesi zaman alabilir ve kronikleşme eğilimi gösterebilir.
Bu rahatsızlık, birçok kişi tarafından hemoroid ile karıştırılır. Ancak anal fissür, daha keskin ve ani bir ağrıya yol açar. Dışkılama esnasında cam kesiyormuş hissi tarif edilir ve çoğu zaman tuvalet sonrası parlak kırmızı renkte kan görülür.
İleri evrede tedavi edilmediğinde, kas spazmına ve çevre dokuda kalınlaşmaya neden olabilir. Bu da cerrahi müdahaleyi zorunlu hale getirebilir. Fissürün fark edilmesiyle birlikte, gecikmeden müdahale edilmesi uzun vadeli iyileşme için önemlidir.
Anal Fissür Nasıl Oluşur?
Anal bölge, kan dolaşımının sınırlı olduğu ve travmalara hassas bir alandır. Bu bölgede oluşan küçük bir zorlama bile doku yırtığına yol açabilir. Ancak fissüre neden olan etkenler genellikle tek başına ortaya çıkmaz; birçok faktör bir arada etkilidir.
Kabızlık ve Zorlanma
En yaygın neden, uzun süreli kabızlık problemidir. Sert dışkı, anal kanaldan geçerken mukozayı tahriş eder. Bu tahriş, zorlama ve ıkınmayla birleştiğinde fissür meydana gelir. Kabızlık tekrarlandıkça, iyileşme süreci de gecikir.
Doğum ve Pelvik Travmalar
Kadınlarda, özellikle normal doğum sırasında anal bölge büyük bir baskıya maruz kalabilir. Bu da doğum sonrası fissür gelişme riskini artırır. Aynı şekilde, makat bölgesine alınan darbeler veya pelvik kasları zorlayan aktiviteler de riski artırır.
Kronik İshal ve Enfeksiyonlar
Yalnızca sert dışkı değil, sürekli ishal durumu da anal mukozayı tahriş eder. Asidik yapıdaki dışkı, bölgeyi savunmasız bırakır. Bazı bağırsak enfeksiyonları da mukozayı zayıflatarak çatlak oluşumunu kolaylaştırabilir.
Bağışıklık Sistemi ve Damar Yapısı
Bazı bireylerde, bölgenin iyileşme kapasitesi düşüktür. Özellikle kan dolaşımı zayıf olanlarda ve bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde doku yenilenmesi gecikir. Bu durum, küçük çatlakların kısa sürede derinleşmesine neden olabilir.
Belirtiler Nelerdir?
Anal fissür, küçük bir yırtık olsa da belirtileri oldukça rahatsız edicidir. Kişinin günlük yaşam kalitesini düşürecek düzeyde şiddetli semptomlar gösterebilir.
Dışkılama Sırasında Şiddetli Ağrı
En belirgin belirti, tuvalet sırasında aniden başlayan ve keskin bir biçimde hissedilen ağrıdır. Ağrı, dışkılama sona erdikten sonra da bir süre devam edebilir. Bu durum, hastalarda tuvalete gitme korkusu yaratabilir.
Kanama ve Yanma Hissi
Tuvalet kağıdında veya dışkı yüzeyinde parlak kırmızı kan görülmesi yaygındır. Ayrıca, dışkılama sonrası bölgede yanma ve batma hissi oluşur. Bu his, zamanla kaşıntıya dönüşebilir.
Kaşıntı, Akıntı ve Şişlik
Bazı hastalarda, sürekli tahrişe bağlı olarak bölgesel şişlik ve nemli akıntı da gözlenir. Kaşıma isteği, ciltte tahrişi artırarak yeni yırtıklara zemin hazırlayabilir.
Akut ile Kronik Arasındaki Belirti Farkları
Akut fissürlerde belirtiler daha keskin ve ani başlar. Kronikleşmiş vakalarda ise ağrı süresi uzar, cilt kenarında sertleşme (skintag) gözlemlenir. Ayrıca kronik fissür, yüzeysel olmaktan çıkar ve alttaki kas dokusuna ulaşabilir.
Anal Fissür Kimlerde Görülür?
Anal fissür, belirli bir yaş grubuna ya da cinsiyete ait bir rahatsızlık değildir. Herkesin başına gelebilecek kadar yaygın, ancak yaşam tarzına ve fizyolojik faktörlere bağlı olarak daha sık görülen bir durumdur.
Kabızlık alışkanlığı olan bireylerde bu sorun kendini daha sık gösterir. Masa başı çalışanlar, uzun süre oturarak zaman geçiren meslek grupları, hareketsiz yaşam tarzına sahip kişiler risk altındadır. Fiziksel aktivitenin sınırlı olduğu bir yaşam biçimi, bağırsak hareketlerini de yavaşlatır. Bu da dışkının sertleşmesine, anal bölgede zorlanmaya neden olur.
Kadınlarda, özellikle gebelik süreci ve doğum sonrası dönemde anal bölge hassaslaşır. Doğumda oluşan baskı, fissür gelişimi için zemin hazırlayabilir. Ayrıca sezaryen sonrası ilk dışkılama deneyimi çoğu kadında yoğun ıkınmaya bağlı olarak fissürle sonuçlanabilir.
Çocuklarda da görülebilir. Özellikle tuvalet eğitimi döneminde dışkı tutma alışkanlığı geliştiğinde, dışkı sertleşir ve mukozada yırtık oluşabilir. Bu durum ağrı nedeniyle tekrar dışkılamadan kaçınmaya yol açarak kronik bir döngüye dönüşebilir.
Sporcularda da nadir değildir. Ağırlık kaldırma, profesyonel bisiklet sürüşü gibi yoğun pelvik basınç oluşturan aktiviteler, bölgedeki damar yapısını etkileyebilir. Bu da mukozanın zarar görmesini kolaylaştırır.
Tanı Süreci Nasıl İşler?
Fissür tanısı, hastanın şikâyetleri dinlenmeden ve yüzeysel bir muayene yapılmadan konulamaz. Bu süreçte hekimin yaklaşımı kadar, hastanın süreci ne kadar net aktarabildiği de önemlidir.
Fiziksel Muayene
Tanının ilk adımı, bölgesel gözlemdir. Deneyimli bir proktolog, çatlağın yönünü, derinliğini ve evresini fiziksel incelemeyle anlayabilir. Akut fissürler genellikle arka orta hatta bulunur ve daha yüzeyseldir. Kronikleşmiş olanlarda ise sertleşmiş kenar dokusu göze çarpar.
Anoskopi ve Rektal İncelemeler
Bazı durumlarda çatlak tek başına görünmeyebilir ya da ağrı nedeniyle dış muayene yetersiz kalabilir. Böyle anlarda anoskop adı verilen kısa bir tüple makat bölgesi içten incelenir. Bu yöntem kısa sürelidir ancak tanıda çok değerlidir.
İnatçı ağrı, düzensiz kanama veya şüpheli bulgular varsa doktor daha ileri tetkikler isteyebilir. Rektal ultrason ya da MR gibi görüntüleme yöntemleri, çevre dokularda başka sorunların varlığını dışlayabilir.
Ayırıcı Tanı: Hemoroid, Fistül, Polip
Anal bölgede yaşanan her ağrı ya da kanama fissür değildir. Hemoroidler, iç ya da dış yerleşimli olabilir; genellikle şişlik yapar. Fistül vakalarında ise ciltte ikinci bir açıklık gelişmiş olabilir. Polip gibi iyi huylu tümörler de karıştırılabilecek diğer durumlar arasındadır.
Tanı netleşmeden başlanan her tedavi, zaman kaybına ve sorunun ilerlemesine neden olabilir. Bu nedenle uzman değerlendirmesi ihmal edilmemelidir.
Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Anal fissür, zamanında fark edilip doğru yöntemle ele alındığında genellikle kolayca iyileşir. Ancak tedavi süreci, her kişide aynı şekilde ilerlemez. Kimi yalnızca birkaç öneriyle rahatlar, kimi ise daha ileri müdahaleye ihtiyaç duyar. Önemli olan, doğru tedavinin ne olduğunu anlayabilmek.
İlaç Tedavileri: Krem mi, Fitil mi?
İlk adım çoğu zaman reçeteli kremler ya da fitillerdir. Bu ürünler, çatlağın olduğu bölgeyi yumuşatır, kan akışını artırır ve ağrıyı azaltır. Nitrat ya da kalsiyum kanal blokeri içeren kremler sık tercih edilir. Fitiller ise iç kısma ulaşarak daha derin etki sağlar.
Ancak her krem her hastaya uymaz. Bazı hastalar kullandıkları üründen sonra baş ağrısı, tansiyon düşüklüğü gibi şikâyetlerle karşılaşabilir. Bu durumda doktorun haberi olmadan ürünü değiştirmek doğru olmaz.
Yaşam Tarzı Değişiklikleri
Fissürün yalnızca tıbbi ilaçlarla iyileşmesini beklemek bazen yetersiz kalabilir. Beslenme, tuvalet alışkanlıkları ve hareket düzeyi gibi basit görünen konular bile tedaviyi doğrudan etkiler.
Lifli besinlerin artırılması, bol su içilmesi ve dışkının yumuşak tutulması oldukça önemlidir. Tuvalette uzun süre oturmak ya da ıkınmak, bölgeyi zorlayacağı için kaçınılmalıdır. Ayrıca ılık oturma banyoları, günde birkaç kez uygulandığında ciddi rahatlama sağlar.
Botoks Enjeksiyonu
Krem ve diyetle sonuç alınamazsa, sonraki adım botoks enjeksiyonudur. Bu işlem, bölgedeki kasları geçici olarak gevşetir ve çatlağın iyileşmesini kolaylaştırır. Uygulama kısa sürer, genel anestezi gerektirmez ve genellikle aynı gün içinde hasta evine döner.
Bazı kişilerde işlem sonrasında kısa süreli dışkı kaçırma görülebilir ama bu genellikle geçicidir. Deneyimli bir hekim tarafından yapıldığında bu risk oldukça düşüktür.
Cerrahi Müdahale: Ne Zaman Gerekir?
Fissür 6 haftadan uzun süredir iyileşmiyorsa ve hasta hâlâ ağrı yaşıyorsa cerrahi seçeneği gündeme gelir. En yaygın yöntem, “lateral internal sfinkterotomi” adı verilen küçük bir işlemdir. Burada amaç, iç kas liflerinin bir kısmını gevşeterek kan akışını ve iyileşmeyi desteklemektir.
Ameliyat, kalıcı çözüm sağlar. Ancak doğru hasta seçimi şarttır. Daha önce anorektal cerrahi geçirmiş kişiler ya da inkontinans riski olanlar için farklı yaklaşımlar gerekebilir.
Ameliyat Gerekli mi? Ne Zaman?
Anal fissür tedavisinde cerrahi, her zaman ilk tercih değildir. Ancak bazı durumlarda, beklemek hem fiziksel hem de psikolojik olarak hastayı zorlar. Kremler işe yaramıyorsa, oturma banyoları artık fayda etmiyorsa ve ağrılar aynı şiddette devam ediyorsa, cerrahi müdahale bir seçenek olmaktan çıkar; zorunluluğa dönüşür.
İnatçı fissürler, genellikle altı haftayı aşan süreyle devam eder. Bu sürenin sonunda hala günlük yaşam etkileniyorsa ve dışkılama korkuya dönüşmüşse, ameliyat değerlendirilmelidir. Elbette bu karar, hastanın genel durumu ve önceki tedavi sürecine göre hekimle birlikte verilir.
Bazı durumlarda fissür, çevresindeki dokuda sertleşmeye, hatta küçük bir deri kıvrımının oluşmasına neden olur. Bu değişiklikler, klasik tedavilerle geri döndürülemez hale gelmiş olabilir. İşte burada, cerrahi çözüm devreye girer.
Kalıcı Çözüm Mümkün mü?
Doğru yöntem, doğru hasta seçimi ve iyi bir iyileşme takibi ile kalıcı çözüm mümkündür. Cerrahi müdahale sonrası nüks oranı oldukça düşüktür. Ancak bu, yalnızca ameliyatla ilgili değildir. Ameliyat sonrasında da tuvalet alışkanlıkları, beslenme ve yaşam tarzı ihmal edilmemelidir.
Fissür tekrar ediyorsa, sorun sadece fiziksel değil, davranışsal olabilir. Hızlı tuvalet alışkanlığı, sürekli erteleme ya da sıvı alımının yetersizliği gibi detaylar, tedaviyi baltalayabilir. Bu yüzden "iyileştim" duygusuyla rehavete kapılmak, en çok yapılan hatalardan biridir.
Bazı hastalar için botoks enjeksiyonu da uzun süreli rahatlama sağlayabilir. Her çözümün etkinliği, kişinin durumuna göre değişir. Kalıcı çözüm tek bir işlemle değil; süreci iyi anlamakla başlar.
Anal Fissür ile Yaşamak
Anal fissür fiziksel bir sorun gibi görünse de, etkisi yalnızca bedenle sınırlı kalmaz. Devam eden ağrı, tuvalete gitme korkusu ve günlük aktivitelerde yaşanan kısıtlamalar zamanla kişinin ruh halini de etkiler. Hayatın akışında küçük gibi görünen bir durum, aslında oldukça can sıkıcı hale gelebilir.
Günlük Yaşamda Nelere Dikkat Edilmeli?
Fissürle başa çıkarken yapılacak ilk şey, vücudu zorlamamaktır. Tuvalet ihtiyacını ertelemek, dışkının sertleşmesine neden olur ve bu da mevcut yırtığın derinleşmesine yol açabilir. Tuvalete gitme zamanı geldiğinde, ertelemeden ve acele etmeden oturmak gerekir.
Sık sık yaşanan bir başka hata, uzun süreli oturuşlardır. Saatlerce hareketsiz kalmak, bölgedeki kan dolaşımını azaltır. Bu da iyileşmeyi geciktirir. Masa başında çalışanlar için saatte bir kısa molalar vermek faydalı olabilir.
Giyilen kıyafetlerin bile önemi vardır. Aşırı sıkı pantolonlar ya da sentetik iç çamaşırları, bölgeyi tahriş edebilir. Nefes alan, pamuklu kıyafetler tercih edilmelidir.
Oturma, Egzersiz, Tuvalet Alışkanlıkları
Sert zeminler yerine yumuşak oturma yüzeyleri kullanmak rahatlatıcı olabilir. Bazı kişiler “donut yastık” denilen yuvarlak minderlerden fayda görür. Bu, direkt baskının azalmasına yardımcı olur.
Hareket, sindirim sistemini düzenlediği için oldukça kıymetlidir. Uzun yürüyüşler ya da hafif esneme egzersizleri bağırsak tembelliğini azaltır. Ancak ağırlık kaldırma gibi yüksek basınç oluşturan hareketlerden uzak durulmalıdır.
Tuvalette geçirilen sürenin kısalığı kadar, ortamın sakinliği de önemlidir. Aceleyle geçirilen bir tuvalet, kasları gerebilir. Kendine zaman tanımak, vücuda iyileşme fırsatı vermektir.
Psikolojik Etkiler ve Utanma Hissi
Anal bölge sorunları hâlâ konuşulması zor konular arasında. Birçok kişi utanma duygusuyla doktora gitmeyi erteliyor. Ancak bu erteleme, basit bir problemi kronik bir hale dönüştürebilir.
Fissür, yalnızca fiziksel bir acı değil; bazen kendini anlatamamanın, destek bulamamanın da verdiği bir yük olur. Oysa uzman bir hekime ulaşmak, tedavi sürecinin en değerli adımıdır. Utanmak değil, ihmal etmek sorun yaratır.
Tedavi Edilmezse Ne Olur?
Anal fissür başlangıçta basit bir çizik gibi görünür. Ama bu çizik, zamanla daha derinleşen bir probleme dönüşebilir. Özellikle ihmal edildiğinde, sadece fiziksel ağrı değil; yapısal bozulmalar ve ikincil hastalıklar da beraberinde gelir.
İlk haftalarda ortaya çıkan ağrılar giderek daha kalıcı hale gelebilir. Başlangıçta yalnızca dışkılama sırasında hissedilen acı, zamanla otururken bile kendini göstermeye başlar. Bu durum, günlük hayatı zorlaştırır. Uyku kalitesi düşer, iş verimi azalır, sosyal yaşam daralır.
Kronikleşen fissürlerde kaslar istemsiz şekilde kasılır. Bu kas spazmı, çatlağın kan akışını azaltır ve iyileşmesini neredeyse imkânsız hale getirir. Böyle bir döngü oluştuğunda, artık basit kremler ya da oturma banyoları yeterli gelmez.
İleri aşamalarda, ciltte kalınlaşmalar oluşabilir. Bu bölgeler dışkı geçişini zorlaştırır, ağrıyı artırır ve bazı durumlarda ikinci bir açılma meydana gelebilir. Doku deformasyonunun devam etmesiyle birlikte, makatta dışkı sızıntısı ya da sürekli nemlilik hissi de ortaya çıkabilir.
Fissür tedavi edilmediğinde, başka hastalıkların zeminini de hazırlayabilir. Abse oluşumu, iltihaplı fistül gelişimi ya da cilt altında irin birikmesi, en sık rastlanan komplikasyonlardandır. Bu durumlar yalnızca cerrahiyle düzeltilebilir ve daha uzun bir iyileşme süreci gerektirir.
Zamanında müdahale edilmeyen bir fissür, kişinin bedeninden çok daha fazlasını etkiler. Bu nedenle erken tanı ve doğru tedavi, sadece iyileşmek değil, daha büyük sorunların önünü kesmek anlamına gelir.
Anal Fissürden Korunmak Mümkün mü?
Her sağlık sorunu gibi anal fissür de yalnızca tedaviyle değil, doğru alışkanlıklarla önlenebilir. Bu durumla hiç karşılaşmamak ya da tekrar etmesini engellemek için günlük yaşamda birkaç düzenleme yapmak çoğu zaman yeterlidir.
Beslenme ve Lif Alımı
En başta gelen önlem, bağırsakların düzenli çalışmasını sağlamaktır. Lif açısından zengin besinler, dışkının kıvamını korur ve bağırsak geçişini kolaylaştırır. Tam buğday ekmeği, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve meyveler sofrada daha fazla yer bulmalıdır.
Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Ece Altun bu konuda şöyle diyor:
“Bağırsaklarınız ne kadar sağlıklıysa, anal bölgeniz de o kadar korunur. Lif alımı yetersiz olduğunda dışkı sertleşir, bu da anal mukozayı doğrudan etkiler. Günlük en az 25–30 gram lif öneriyoruz.”
Yalnızca lif değil, su tüketimi de aynı derecede önemlidir. Yeterince su içmeyen bir vücutta dışkı, bağırsak içinde beklerken sertleşir. Bu da dışkılama sırasında zorlanmaya neden olur.
Tuvalet Alışkanlıklarının Düzenlenmesi
Tuvaleti ertelemek, birçok kişi için farkında olmadan yapılan bir hatadır. Ancak bu alışkanlık, dışkının rektumda daha uzun süre kalmasına ve sertleşmesine yol açar. Tuvalet geldiğinde zamanında gitmek, basit ama etkili bir koruma yöntemidir.
Tuvalette geçirilen sürenin de kısa tutulması gerekir. Cep telefonuyla vakit geçirmek gibi alışkanlıklar, farkında olmadan 10–15 dakikalık oturuşlara neden olur. Bu da anal bölgede dolaşımı azaltır.
Yumuşak, sabunsuz ıslak mendiller ya da sadece suyla temizlik yapmak, cildin tahriş olmasını önler. Kimyasal içerikli sabunlar ya da sert temizlik yöntemleri, bölgeyi savunmasız bırakabilir.
Egzersiz ve Stres Yönetimi
Hareket etmek yalnızca vücudu değil, bağırsakları da çalıştırır. Uzun yürüyüşler, yoga ya da hafif tempolu egzersizler, sindirim sistemini destekler. Hareketsizlik ise kabızlık eğilimini artırarak dolaylı yoldan fissür riskini yükseltir.
Stres, sindirim sistemini yavaşlatabilir. Özellikle stresli bireylerde dışkılama düzeni bozulabilir, kişi istemsizce tuvalet ihtiyacını erteler ya da bağırsak hareketleri dengesizleşir. Bu da fissür oluşumu için uygun zemin yaratır.
Uzmanlar, tuvalet düzeninin bozulduğu dönemlerde bunun psikolojik bir sinyal olabileceğini ve stres yönetimiyle birlikte değerlendirmenin faydalı olacağını vurguluyor.
Alternatif Yaklaşımlar ve Bitkisel Öneriler
Anal fissür gibi mahrem sayılan rahatsızlıklarda, birçok kişi hekime gitmeden önce çareyi evde bulmaya çalışır. Bu arayış kimi zaman fayda sağlar, kimi zaman ise sorunu daha da büyütebilir. Her doğal olan, her zaman zararsız değildir.
Bitkisel tedavi başlığı altında en çok konuşulan yöntemlerden biri, zeytinyağı ya da hindistancevizi yağıyla bölgeyi nemlendirmektir. Bu tarz uygulamalar, cildi geçici olarak rahatlatabilir. Fakat çatlağın derinliği fazlaysa bu çözümler yüzeyde kalır ve gerçek bir iyileşme sağlamaz.
Bazı kaynaklarda aloe vera jeli, kantaron yağı ya da propolis içeren karışımlar önerilir. Ancak bu maddeler, her cilt tipiyle uyumlu olmayabilir. Özellikle hassas bünyelerde, tahrişe ya da alerjik tepkilere yol açabilir. O nedenle ciltte ilk kez kullanılacak her şey, denemeden önce bir hekime danışılarak değerlendirilmelidir.
Proktoloji Uzmanı Dr. Levent Koç bu konuda şöyle uyarıyor:
“Doğal tedavi adı altında önerilen birçok karışım, kısa süreli rahatlama sağlasa da asıl sorunu maskeler. Bu da tedavi süresini geciktirir ve hastalığın kronikleşmesine neden olabilir.”
Alternatif yöntemler arasında yer alan sıcak su oturma banyoları ise birçok hekim tarafından desteklenir. Ancak buradaki anahtar, sıcaklığın ideal düzeyde olması ve düzenli uygulanmasıdır. Su ne çok sıcak olmalı ne de bölgeyi daha fazla tahriş edecek kadar uzun süre kullanılmalıdır.
Ayrıca, piyasada “fissür kremi” olarak satılan, içerik bilgisi net olmayan bazı ürünler de dikkatle değerlendirilmelidir. İzin belgesi bulunmayan, klinik olarak test edilmemiş bu ürünler, basit bir problemi karmaşık hale getirebilir.
Doğal yollarla destekleyici uygulamalar yapılabilir ama bu yöntemler asla tek başına çözüm olarak görülmemelidir. Fissür, yanlış müdahaleye tahammül etmeyen bir yapıya sahiptir. Bu yüzden en sağlıklı adım, tıbbi tedaviyle birlikte doğru bilgiden şaşmamaktır.
Yanlış Bilinenler ve Doğrular
Anal fissür hakkında konuşulmayan ne kadar çok şey varsa, yanlış bilinen de bir o kadar fazla. Bu durum çoğu zaman kişilerin geç teşhis almasına, yanlış tedavilere yönelmesine ya da utandığı için yıllarca rahatsızlıkla yaşamasına neden oluyor. Şimdi en sık karşılaşılan yanılgılara birlikte bakalım.
“Fissür, hemoroid ile aynıdır.”
Hayır. İkisi farklı sorunlardır. Hemoroid, damar yapılarının genişlemesiyle ilgilidir; fissür ise ciltte oluşan bir yırtıktır. Belirtileri benzer olabilir ama tedavi yaklaşımları farklıdır.
“Bu durum sadece yaşlılarda görülür.”
Yanlış. Fissür her yaşta ortaya çıkabilir. Hatta çocuklarda bile görülür. Tuvalet alışkanlığı, beslenme düzeni ve stres gibi faktörler yaş sınırı tanımaz.
“Cinsel yolla bulaşır.”
Hayır, böyle bir durum söz konusu değildir. Anal fissür bulaşıcı bir hastalık değildir. Hijyen kurallarıyla ilgili bir durum değildir ve başkasına geçmez.
“Krem sürünce geçer.”
Krem, tedavinin yalnızca bir parçasıdır. Sürmek yeterli değildir. Beslenme alışkanlıkları, dışkılama düzeni ve yaşam şekli değiştirilmeden tek başına kremle iyileşme beklemek hayal kırıklığı yaratabilir.
“Utanılacak bir durum, doktora gitmemeli.”
En tehlikeli yanılgılardan biri budur. Anal bölge sorunları utanılacak değil, tedavi edilecek konulardır. Gecikme, basit bir sorunu karmaşık hale getirir. Hekimler için bu konular gündelik ve olağandır.