Dren, vücut içinde biriken kan, irin, sıvı ya da hava gibi istenmeyen materyallerin dışarı atılmasını sağlayan tıbbi bir aparattır. Genellikle cerrahi müdahaleler sonrası kullanılır ve iyileşme sürecinde enfeksiyon riskini azaltmak, baskı yaratabilecek sıvı birikimlerini önlemek amacıyla yerleştirilir. Plastik ya da silikon malzemeden yapılan drenler, çeşitli şekil ve büyüklüklerde olabilir.
Dren, ameliyat sonrası iyileşme sürecinin takibi ve komplikasyonların önlenmesi için önemli bir unsurdur. Aşağıdaki nedenlerle dren yerleştirilebilir:
Cerrahi sahada kan ya da sıvı birikimini önlemek
Enfekte bölgedeki iltihabın dışarı atılmasını sağlamak
Ameliyat sonrası oluşabilecek ödemi kontrol altında tutmak
Organlar arası boşluklarda sıvı toplanmasını engellemek
Örneğin, safra kesesi ameliyatı sonrası, safra kaçağı olup olmadığını izlemek için dren takılır.
Drenin takılacağı yer, yapılan cerrahi işleme ve hedeflenen boşaltım alanına göre değişir. Genellikle:
Karın boşluğu (laparoskopik ameliyatlar sonrası)
Göğüs boşluğu (akciğer cerrahisi sonrası)
Boyun bölgesi (tiroid ameliyatı sonrası)
Ortopedik cerrahilerde, eklem çevresine
Cerrah, dren yerini belirlerken hem içten sıvı boşaltımını hem de hastanın hareket kabiliyetini dikkate alır.
Drenin vücutta kalış süresi yapılan ameliyata, boşalan sıvının miktarına ve hastanın iyileşme hızına bağlıdır. Genellikle:
Küçük cerrahilerde 1-2 gün
Orta ölçekli ameliyatlarda 3-5 gün
Büyük ve komplikasyonlu ameliyatlarda 7 gün veya daha fazla
Günlük gelen sıvı miktarı belirli bir düzeye (genelde <30 ml) düştüğünde dren çıkarılır.
Dren çıkarma işlemi genellikle kısa süren ve tolere edilebilir bir işlemdir. Hafif bir yanma ya da çekilme hissi olabilir, ancak çoğu hasta bunu “sıkıntılı ama dayanılır” olarak tarif eder. Bazı durumlarda lokal anestezi kullanılarak ağrı daha da azaltılabilir.
Dren çıkarıldıktan sonra ilgili bölge genellikle pansumanla kapatılır ve birkaç gün daha takip edilir. Bu dönemde hastaların dikkat etmesi gerekenler şunlardır:
Bölgeyi kuru ve temiz tutmak
Fiziksel zorlamalardan kaçınmak
Kızarıklık, şişlik ya da akıntı olursa hekime bildirmek
Bu, dren tipine ve uygulama alanına göre değişir. Bazı durumlarda dren deliği kendiliğinden kapanırken, bazı vakalarda küçük bir dikiş atılması gerekebilir. Özellikle yara kenarlarının açık kaldığı durumlarda estetik amaçlı dikiş tercih edilir.
Evet, dren çıkarıldıktan sonra 1-2 gün boyunca az miktarda sıvı gelmesi normaldir. Bu sıvı genellikle vücudun artan dokuları dışarı atmasıyla ilgilidir. Ancak sıvı miktarı artarsa, rengi koyulaşırsa ya da kötü kokulu hale gelirse mutlaka hekime başvurulmalıdır.
Drenin düzgün çalışması ve enfeksiyon gelişmemesi için düzenli kontrol şarttır. Hastanede hemşire gözetiminde yapılan bu takip, evde bakım sürecinde hasta veya yakını tarafından şu şekilde yürütülmelidir:
Sıvı miktarı ve rengi günlük olarak not edilmelidir
Dren çevresi her gün temizlenmeli ve kuru tutulmalıdır
Drenin çekiş gücü (varsa vakumlu sistemse) bozulmamalıdır
Kırmızı, iltihaplı sıvı ya da kötü koku fark edilirse hekime başvurulmalıdır
Dren istem dışı yerinden çıkarsa veya çekilirse, vücutta biriken sıvı dışarı atılamaz. Bu da enfeksiyon riskini artırır. Böyle bir durumda:
Hemen ilgili sağlık kuruluşuna başvurulmalı
Dren yerine yeni dren yerleştirilip yerleştirilmeyeceği hekim kararıyla belirlenmeli
Drenin istem dışı çıkması bazı komplikasyonları da beraberinde getirebilir. Bu nedenle dren sabitleme tekniklerine ve hastanın bilgilendirilmesine önem verilir.
Dren çekildikten sonra oluşan küçük açıklık genellikle 2-3 gün içinde kendiliğinden kapanır. Ancak yara yeri enfekte olmuşsa ya da hasta ileri yaş grubundaysa bu süre uzayabilir. Yara bakımının düzgün yapılması, kapanma süresini kısaltır ve iz kalma olasılığını azaltır.
55 yaşındaki bir hasta, safra kesesi ameliyatı sonrası 4 gün boyunca drenle yaşamıştır. Dördüncü günün sonunda dren çıkartıldığında birkaç damla sıvı gelmeye devam etmiş, ancak düzenli pansuman ve takip ile bu durum 2 gün içinde tamamen sona ermiştir. Hasta, dren çıkarılırken hafif bir yanma hissettiğini ancak işlem sonrası ciddi bir rahatsızlık yaşamadığını ifade etmiştir. Bu vaka, dren kullanımının hem pratik hem de güvenli olduğunu göstermektedir.
Cerrahi işlem sonrası sıvı birikimini önlemek, enfeksiyon riskini azaltmak için dren takılır.
Karın, göğüs, boyun gibi ameliyat bölgesine yakın anatomik alanlara yerleştirilir.
Genellikle 2-7 gün arası. Sıvı miktarına göre süre uzayabilir.
Kısa süreli, hafif bir çekilme hissi olabilir. Dayanılabilir düzeydedir.
Günlük pansuman, temizlik ve kuru tutma esas alınır.
Bazı durumlarda evet. Özellikle açık kalan deliklerde estetik dikiş tercih edilebilir.
İlk 1-2 gün az miktarda sıvı akışı normaldir. Artış olursa hekime başvurulmalıdır.
Günlük sıvı takibi, dren çevresinin temizliği ve enfeksiyon kontrolü yapılmalıdır.
Sıvı birikimi ve enfeksiyon riski artar. Hızla tıbbi yardım alınmalıdır.
Genellikle 2-3 gün içinde. Bakım yapılmazsa bu süre uzayabilir.
Dren, ameliyat sonrası sürecin görünmeyen ama hayati bir parçasıdır. Cerrahi sonrası oluşabilecek komplikasyonları en aza indirmek için hekim tarafından dikkatle yerleştirilen bu sistem, hastanın konforlu ve güvenli iyileşmesini destekler. Her ne kadar geçici olsa da, dren kullanımı hem tıbbi personelin hem de hastanın dikkatini ve iş birliğini gerektirir. Doğru bakım ve takip ile dren kaynaklı sorunlar kolaylıkla önlenebilir.
İlgili diğer içerikler
Dolgulu diş, çürük, çatlak veya kırık nedeniyle hasar görmüş bir dişin özel bir dolgu maddesiyle restore edilmesi sonucu oluşan dişe verilen isimdir. Diş dolgusu, dişteki çürük dokunun temizlenmesinden sonra boşluğun kompozit reçine, amalgam ya da seramik gibi materyallerle doldurulması işlemidir. Bu işlem hem dişin işlevselliğini korur hem de estetik açıdan daha sağlıklı bir görünüm sağlar. Ancak dolgulu dişler de zamanla hassasiyet, sızlama veya ağrı gibi sorunlara neden olabilir.
Kanal tedavisi, dişin iç kısmında bulunan ve "pulpa" adı verilen canlı dokunun iltihaplandığı ya da öldüğü durumlarda uygulanan bir diş hekimliği işlemidir. Pulpa dokusu, dişin sinirlerini, damarlarını ve bağ dokusunu içerir. Bu dokunun zarar görmesi sonucunda diş şiddetli ağrılara neden olabilir. Kanal tedavisi, bu iltihaplı ya da ölü dokunun temizlenip yerine dolgu maddesi yerleştirilerek dişin kurtarılmasını amaçlar. Peki, kanal tedavisi neden yapılır? Ne kadar sürer? Hangi aşamalardan oluşur? Tüm detaylarıyla açıklıyoruz.
Perforasyon, Latince kökenli bir tıbbi terim olup "delinme" ya da "yırtılma" anlamına gelir. Genellikle bir organın ya da dokunun yapısında doğal olmayan bir açıklığın oluşması durumunu ifade eder. Perforasyon, sindirim sistemi, solunum sistemi, üreme organları ya da diğer iç organlarda meydana gelebilir ve acil tıbbi müdahale gerektiren bir durumdur. Bu tür bir yırtılma sonucunda içeriğin karın boşluğuna veya çevre dokulara yayılması, ciddi enfeksiyonlara ve hatta hayatı tehdit eden tablolara neden olabilir.
Tromboflebit, bir toplardamarın (venin) içinde pıhtı (tromboz) oluşması ve bu bölgenin iltihaplanması (flebit) durumudur. Genellikle yüzeyel toplardamarlarda görülen bu rahatsızlık, bazen derin venlerde de ortaya çıkabilir ve bu durumda ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Tromboflebit, özellikle bacaklarda kızarıklık, sertlik, şişlik ve ağrı ile kendini belli eder. Tıbbi müdahale gerektiren bu durum, ihmal edildiğinde hayati tehlikeye neden olabilecek komplikasyonlara dönüşebilir.
Popüler içerikler
Hayat dediğin, inişli çıkışlı bir yolculuk. Bazen öyle virajlar alırız ki, farkında bile olmadan bir alışkanlığın, bir maddenin pençesine düşeriz. İşte buna bağımlılık diyoruz. Sadece alkol veya uyuşturucu mu? Hayır, internet, kumar gibi şeyler de bizi esir alabilir. Bu girdabın içinden tek başına çıkmak, inanın çok zor. Tam da bu noktada, bir el uzanır bize: AMATEM. Çoğumuz adını duymuşuzdur ama ne işe yaradığını, nasıl bir umut kapısı olduğunu pek bilmeyiz. Bu yazı, AMATEM'i sadece bir hastane olarak değil, bağımlılıkla savaşan her bireyin ve ailesinin sığınağı, yeniden başlangıç noktası olarak anlatacak. Gelin, AMATEM'in sunduğu tedavi yolculuğuna, orada çalışan değerli ekibe ve bağımlılıkla mücadelede nasıl bir fark yarattığına birlikte bakalım.
Modern yaşam, insan bedenini hem zihinsel hem fiziksel olarak yoran birçok yükle birlikte geliyor. Yorgunluk, kas ağrıları, uyku problemleri ve stres gibi şikâyetler giderek yaygınlaşıyor. Bu noktada, ilaçsız ve temas gerektirmeyen bir rahatlama yöntemi olan andulasyon devreye giriyor. Andulasyon, vücudu mekanik titreşimler ve kızılötesi ısı yoluyla uyaran, hücre yenilenmesini ve kan dolaşımını destekleyen bir terapi yöntemidir. Basit bir masajdan farklı olarak, bu uygulama vücudun derin dokularına kadar etki eder.
“Crebros nedir?” sorusu, son yıllarda dermatolojik ve alerjik rahatsızlıklar yaşayan pek çok kişinin merak ettiği konuların başında gelmektedir. Özellikle ciltte kaşıntı, kızarıklık, kurdeşen gibi belirtilerin tedavisinde önerilen bu ilaç, çeşitli rahatsızlıkları gidermeye yardımcı olur. Bu yazıda Crebros’un ne işe yaradığından etken maddesine, kullanım şekillerinden yan etkilerine kadar detaylı ve uzman gözüyle hazırlanmış bilgiler bulacaksınız.
Depilasyon, istenmeyen tüylerin cilt yüzeyinden geçici olarak alınması işlemine verilen isimdir. Genellikle tıraş, ağda ya da tüy dökücü kremler gibi yöntemlerle uygulanır ve bu işlemler kılların yalnızca görünen kısmını hedef alır. Yani kıl kökleri yerinde kalır; bu da birkaç gün ya da hafta içinde tüylerin yeniden çıkması anlamına gelir. Bu yöntem, kalıcılık vaat etmez ama pratikliğiyle öne çıkar. Günlük kişisel bakım rutinlerinin bir parçası hâline gelebilir ya da acil durumlar için geçici bir çözüm sunar. Özellikle lazer gibi daha kalıcı yöntemlere uygun olmayan kişilerde veya hassas cilt tiplerinde, düşük riskli bir alternatif olarak tercih edilir.
Diode lazer, belirli bir dalga boyunda ışık üreterek hedeflenen dokulara odaklanan bir lazer türüdür. Lazer ışığını yarı iletken bir çip aracılığıyla üretir ve genellikle medikal uygulamalarda, özellikle epilasyonda tercih edilir. Diğer lazer sistemlerine göre daha derine nüfuz edebilmesi, onu farklı cilt tiplerinde güvenli hale getirir. Bu sistem, lazer ışığını doğrudan melanin pigmentine yönlendirerek kıl köklerini etkisiz hâle getirmeyi amaçlar. Aynı zamanda çevre dokulara zarar vermeden işlem yapabilmesi, tercih edilme nedenlerinden biridir.
Flor, ağız sağlığı alanında en çok konuşulan ama belki de en az anlaşılan maddelerden biri. Genellikle diş macunu kutularında küçük puntolarla yazılmış bir içerik olarak karşımıza çıkar; ama etkisi, sadece bir kutunun üzerinde kalmayacak kadar güçlüdür. Kimyasal olarak flor, doğada sık rastlanan bir elementtir. Serbest hâlde değil; genellikle minerallerin içinde bileşik formunda bulunur. Bu haliyle içme suyuna, toprağa ve bazı besinlere karışır. Ancak onu gündelik yaşamımızın merkezine taşıyan şey, diş minesine olan etkisidir.
Çoğumuzun hayatının bir döneminde karşılaştığı, bazen can sıkan, bazen de epeyce rahatsızlık veren bir durumdur kabızlık. Adı bile insanı bir garip hissettirir, değil mi? Ama aslında bağırsaklarımızın bize gönderdiği önemli bir sinyal. Kabızlık, sadece seyrek tuvalete çıkmaktan ibaret değil; aynı zamanda dışkılamada zorlanma, karın bölgesinde rahatsızlık ve genel bir yorgunluk hissiyle de kendini gösterebilir. Peki, tam olarak nedir bu kabızlık ve bağırsaklarımız bize ne anlatmaya çalışıyor? Kabızlık, genellikle haftada üç kereden daha az dışkılama ve/veya dışkılama sırasında zorlanma, ağrı, tam boşalamama hissi gibi şikayetlerle tanımlanan bir durumdur. Çoğu zaman hayat tarzı değişiklikleriyle düzelen basit bir problem gibi görünse de, bazen altta yatan daha ciddi sağlık sorunlarının belirtisi olabilir. Bu rehberde, kabızlığı tüm yönleriyle ele alacak, nedenlerini açıklayacak ve en önemlisi, bu sıkıntılı duruma karşı ne gibi doğal çözümler üretebileceğinizi birlikte keşfedeceğiz.
Konjesyon; bir doku, organ ya da boşluk içinde aşırı sıvı (genellikle kan ya da lenf) birikmesi anlamına gelir. Bu sıvı birikimi, genellikle dolaşım sistemindeki bir bozukluk nedeniyle meydana gelir.