İslam tarihinde ve inanç sisteminde önemli bir kavram olan "nebi", yalnızca dini bir terim olmanın ötesinde, insanlık tarihine yön veren manevi liderleri ifade eden bir unvandır. Peki, nebi ne demek? Resul ile nebi arasında ne fark vardır? Bu yazıda nebi kavramını tüm boyutlarıyla, Kur'an-ı Kerim, hadisler ve İslam tarihi ışığında detaylıca ele alacağız.
Türk Dil Kurumu'na (TDK) göre nebi, "kendisine vahiy gelen, fakat yeni bir şeriat getirmeyen peygamber" anlamına gelir. İslami kaynaklarda da nebi; Allah tarafından vahiy ile bilgilendirilen, mevcut dini emirleri insanlara bildiren kişi olarak tanımlanır. Nebi, ümmetine yeni bir kitap ya da yasa getirmez; mevcut dini öğretinin uygulanmasını sağlar.
Nebiler, Allah’ın seçkin kullarıdır. Kendilerine vahiy gelmiş olsa da, yeni bir toplumsal düzen veya şeriat getirmezler. Onların görevi, mevcut dini kuralları yaşamak ve yaşatmaktır. Bu bağlamda, her nebi toplumu doğru yola sevk etmek, sapmaları önlemek için gönderilmiştir.
Kur'an-ı Kerim'de birçok peygamber hem "resul" hem de "nebi" sıfatlarıyla anılır. Ancak, bazı peygamberler yalnızca nebi olarak görevlendirilmiştir. Örnek:
Hz. Harun (a.s.): Hz. Musa'nın (a.s.) kardeşi olup, Musa'ya destek amacıyla nebi olarak gönderilmiştir.
Hz. Yusuf (a.s.): Allah tarafından vahiy almış, fakat yeni bir şeriat getirmemiştir.
Bu peygamberler, toplumlarını mevcut şeriata uygun şekilde yaşamaya teşvik etmişlerdir.
İslam âlimleri, resul ile nebi kavramlarını şu şekilde ayırmıştır:
Resul: Kendisine yeni bir şeriat ve kitap verilen peygamberdir.
Nebi: Var olan bir şeriatı insanlara tebliğ etmek ve korumakla görevlendirilen peygamberdir.
Özetle her resul bir nebidir, fakat her nebi resul değildir.
Resuller, toplumlarında köklü değişimler gerçekleştirmiştir.
Nebiler ise, mevcut düzeni koruyarak doğruları pekiştirmiştir.
Bu ayrım, İslam inancının temel prensipleri arasında yer alır.
İslamî öğretiye göre ilk nebi, aynı zamanda ilk insan olan Hz. Adem (a.s.)'dir. Allah, Hz. Adem'e temel bilgileri ve emirleri vahyetmiş, onu hem halife hem de nebi olarak görevlendirmiştir. Böylece nübüvvet silsilesi Hz. Adem ile başlamıştır.
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmuştur:
"Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti." (Bakara, 31)
Bu ayet, Hz. Adem'in ilahi bilgiyle donatıldığını ve insanlığa rehberlik ettiğini göstermektedir.
Kur'an'da "nebi" kelimesi birçok ayette geçer. Nebiler; doğruyu söyleyen, kötülüklerden sakındıran ve Allah'ın emirlerini insanlara ulaştıran kimseler olarak tanımlanır.
Örnek ayet:
"Biz her ümmete bir nebi gönderdik." (Nahl, 36)
Bu ifade, nübüvvetin evrenselliğini ve her toplumun ilahi rehberlikle buluşturulduğunu gösterir.
Kur'an'da doğrudan "Nebi Suresi" adında bir sure bulunmamaktadır. Ancak "nebi" kelimesi Ahzab, Bakara ve diğer bazı surelerde sıkça geçmektedir.
Özellikle Ahzab Suresi'nde şu şekilde ifade edilir:
"Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. O, Allah'ın Resulü ve nebilerin sonuncusudur." (Ahzab, 33/40)
Bu ayet, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) son nebi olduğunu açıkça beyan eder.
Vahiy: Allah'ın seçilmiş kullarına doğrudan ilettiği ilahi bilgidir.
Resul: Vahiy ile yeni bir şeriat getiren peygamberdir.
Nebi: Vahiy alıp mevcut dini öğretileri koruyan peygamberdir.
Bu kavramlar arasındaki fark, İslam'da nübüvvet kurumunun doğru anlaşılması açısından önem taşır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), birçok hadisinde nebi kavramına değinmiş ve nübüvvet zincirinin son halkası olduğunu belirtmiştir. Örneğin:
"Ben nübüvvetin binasının son tuğlasıyım." (Buhari, Menakıb, 17)
Bu hadis, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) nebi olarak gönderilmesinin, Allah’ın gönderdiği peygamberler zincirini tamamladığını gösterir.
Sünni ve Şii mezhepleri, nebi kavramında temel olarak aynı görüşü paylaşır; ancak, nübüvvetin son bulması sonrası "imamlık" makamı konusunda farklılıklar vardır.
Sünnilik: Hz. Muhammed son nebidir ve nübüvvet kapısı kapanmıştır.
Şiilik: Hz. Muhammed son nebidir; ancak onun ardından gelen imamlar masumdur ve dini liderlik taşırlar.
Bu fark, iki mezhep arasındaki temel inanç farklılıklarının başlıca örneklerinden biridir.
Bir öğretmenin öğrencilerine sadece ders anlatması değil, aynı zamanda doğru davranışları örneklemesi gerektiğini düşünelim. Öğretmen, yeni bir kural koymadan mevcut kuralları hatırlatıyor ve yaşatıyorsa, bu durum nebi kavramına benzetilebilir. Nebiler de yeni kurallar koymak yerine mevcut şeriatı öğretip uygulamışlardır.
Hz. Muhammed (s.a.v.), İslam'da son nebi olarak kabul edilir. Bu inanç, "Hatemu'l-Enbiya" (nebilerin sonuncusu) doktrini olarak adlandırılır. Bundan dolayı, İslam'da başka bir nebinin veya resulün geleceğine inanılmaz.
Nübüvvetin kapanması, İslam'da dinin tamamlandığını ve korunmuş olduğunu gösterir. Bu anlayış, Müslüman kimliğinin temel taşlarından biridir.
İlgili diğer içerikler
“Mizan” kelimesi, hem dini literatürde hem de muhasebe dünyasında oldukça önemli anlamlar taşır. Arapça kökenli bu kelime, denge, ölçü ve tartı gibi anlamlara gelir. Ancak kullanım bağlamına göre derinliği artar. Kimi zaman ahiret gününde insanların amellerinin tartılacağı ilahi terazi anlamına gelirken, kimi zaman işletmelerin mali kayıtlarının doğruluğunu kontrol etmeye yarayan bir muhasebe aracı olarak karşımıza çıkar. Peki mizan ne demek? Gelin, hem dini hem de finansal bağlamda bu kavramı tüm detaylarıyla inceleyelim.
İslamî ilimler, edebiyat ve hukuk gibi farklı alanlarda sıkça karşılaşılan "müşkil" kavramı, doğru anlaşılması gereken önemli terimlerden biridir. Peki, müşkil nedir? Hangi bağlamlarda kullanılır? Bu yazıda müşkil kavramını tüm boyutlarıyla, örnekler ve gerçek hayattan senaryolarla ele alacağız.
İslamî ilimlerde sıkça karşılaşılan kavramlardan biri de "müstehap"tır. Peki, müstehap ne demek? Dini yaşantımızda hangi eylemler müstehap sayılır? Müstehap kavramı, hem bireysel ibadet hayatında hem de toplumsal yaşamda önemli bir yer tutar. Bu yazıda, müstehap kavramını tüm yönleriyle derinlemesine ele alacağız.
Hayatımızın pek çok alanında karşılaştığımız "müstesna" kavramı, hem günlük dilde hem de hukuki, dini ve sosyal bağlamlarda önemli bir yer tutar. Peki, müstesna ne demek? Hangi durumlar müstesna olarak değerlendirilir? Bu yazıda, müstesnalık kavramını farklı açılardan ele alarak detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Sahabe, İslam literatüründe Hz. Muhammed’i (s.a.v.) gören, ona iman eden ve bu hâl üzere vefat eden kimselere verilen özel bir isimdir. Bu tanım kısa gibi görünse de, içeriği İslam tarihinin en değerli halkasını oluşturur.
Şirk, İslam inancında Allah’a ortak koşmak anlamına gelir ve en büyük günah olarak kabul edilir. Kelime kökeni Arapça "şerik" kelimesinden gelir ve "ortak, eş" anlamındadır. Dini terminolojide ise şirk, Allah'ın zatında, sıfatlarında, işlerinde veya yetkilerinde bir başkasını ona denk veya ortak saymaktır. Kur'an-ı Kerim'de, Allah'ın affetmeyeceği tek günah olarak şirk gösterilmiştir. Tevhid inancının temelini oluşturan bu anlayış, İslam'ın en hassas çizgilerinden biridir.
İslami literatürde sıkça karşımıza çıkan kavramlardan biri olan tebyin, derin bir anlam taşıyan, sadece sözlü bir anlatımı değil, aynı zamanda açıklayıcı, öğretici ve yönlendirici bir sorumluluğu ifade eder. Peki tebyin ne demek tam olarak? Tebyin, Arapça kökenli bir kelimedir ve "açıklamak, izah etmek, apaçık ortaya koymak" anlamına gelir.
Zekât, İslam'ın beş temel şartından biri olan mali bir ibadettir. Kelime anlamı olarak "temizlik, artış ve bereket" anlamlarına gelen zekât, dinî bakımdan, belirli mal türlerinden ihtiyaç sahiplerine verilen zorunlu payı ifade eder. Kur’an-ı Kerim’de zekât, namazla birlikte anılarak Müslümanlar için hem bireysel hem toplumsal sorumluluk hâline getirilmiştir. Zekât, servetin toplum içinde dengeli bir şekilde dağılmasını sağlayarak sosyal adalete katkıda bulunur.
Popüler içerikler
Adalet, hem bireysel yaşamın hem toplumsal düzenin merkezinde yer alan en temel kavramlardan biridir. Genel tanımıyla adalet, hakkın ve haklının gözetilmesi, herkese eşit ve layık olanın verilmesidir. Ancak adalet yalnızca hukuk sisteminin bir parçası değildir. Felsefede, dinde, ahlâkta, siyasette ve günlük yaşamda karşılığı olan çok katmanlı bir olgudur. İnsanlık tarihi boyunca adalet üzerine düşünülmüş, tanımı tartışılmış, uygulanma biçimleri değişmiş ama önemi hiçbir zaman azalmamıştır.
Ahilik nedir, ne zaman ortaya çıktı, Ahi Evran kimdir? Ahiliğin ilkeleri, iş ahlakı sistemi ve günümüze etkileri nelerdir? Detaylarını öğrenin.
Ahilik Teşkilatı, Anadolu'da 13. yüzyılda kurulan ve özellikle esnaf ile zanaatkârlar arasında ahlaki, ekonomik ve sosyal düzeni sağlayan özgün bir sivil örgütlenme modelidir. Hem meslekî eğitimi düzenleyen hem de toplumsal değerlerin korunmasını sağlayan Ahilik, kökleri Türk-İslam düşüncesine dayanan, özgün bir dayanışma sistemidir. Sadece ekonomik bir yapı değil; aynı zamanda ahlaki ilkeleri, sosyal yardımlaşmayı ve bireysel terbiyeyi esas alan çok katmanlı bir kurumdur.
Milyonlarca yıl önce, yeryüzünü kaplayan antik ormanlarda devasa ağaçlardan akan reçine damlaları, zamanın durdurulamaz akışında benzersiz bir dönüşüme uğradı. İşte bu, bugünkü adıyla kehribarın, ya da İngilizce adıyla amber'ın hikayesinin başlangıcıdır. Sıradan bir taş sanılsa da, kehribar aslında fosilleşmiş bir ağaç reçinesidir; doğanın eşsiz bir eseri ve zamanın adeta bir kapsülü. Peki, bu büyüleyici doğal madde tam olarak nedir, bilimsel açıdan nasıl oluşur ve günümüz dünyasında neden bu kadar değerli ve ilgi çekicidir? Bu makalede, kehribarın jeolojik serüveninden kimyasal sırlarına, tarihsel yolculuğundan modern kullanımlarına kadar her yönüyle tanıyacak, onun gizemli dünyasına bir adım atacağız.