Ecrimisil, bir taşınmazın sahibinden izinsiz olarak kullanılması durumunda ödenen tazminattır. Türk hukuk sistemine göre ecrimisil, haksız fiil niteliği taşır ve işgal edilen alan için gerçekleşen kullanım bedeli kadar bir üret talep edilir. Genellikle hazine arazilerinin izinsiz kullanımında karşılaşılan bu durum, kamuya ait malların korunması amacını taşır.
Bu uygulama, taşınmaz malın sahibine bir zarara uğraması gerekmeksizin, sırf kullanım hakkının ihlali sebebiyle gündeme gelir. Yani "ben bir zarara uğramadım" savunması ecrimisil talebini ortadan kaldırmaz.
Evet. Ecrimisil uygulaması en sık şekilde Milli Emlak tarafından yapılır. Hazine'ye ait bir taşınmazı izinsiz kullanan kişi veya kurumlara karşı, çevre defterdarlıkları ya da Milli Emlak Müdürlükleri tarafından ecrimisil ihbarnamesi düzenlenir. Bu ihbarnamede hangi alanın hangi tarihler arasında kullanıldığı, tahmini kira bedeli ve itiraz süreçleri belirtilir.
Ecrimisil, benzer taşınmazların emsal kirası esas alınarak hesaplanır. Hesaplamada dikkate alınan başlıca unsurlar şunlardır:
Taşınmazın konumu ve niteliği
Kullanım süresi (en fazla 5 yıl geriye doğru hesaplanabilir)
Kullanım biçimi (tarım, konut, ticaret vb.)
Resmî kira rayiçleri ve çevre emsal bedeller
Hesaplanan tutar, işgalciden talep edilir. Kimi zaman bu tutara faiz de eklenebilir.
Ecrimisil genellikle tapusu kamuya ait olan, ancak üzerinde başkasının tasarrufta bulunduğu taşınmazlarda görülür. Bir kişi, tapusu kendisine ait olmayan bir araziyi kullanıyorsa ve burayı işgal ediyorsa, tapu sahibi (genellikle Hazine ya da belediye) ecrimisil talep edebilir.
Tapu kaydının olmaması ya da tescilsiz alanda yapı bulunan durumlarda da ecrimisil talebi gündeme gelebilir. Tapu sahibi olunması, her zaman haklı kullanım anlamına gelmez.
Aşağıdaki kurum ve kişiler ecrimisil talebinde bulunabilir:
Hazine adına Milli Emlak Müdürlüğü
Belediyeler
Vakıflar Genel Müdürlüğü (vakıf malları için)
Gerçek kişiler (kendi tapulu malı işgal edilmişse)
Bu talepler yazılı olarak, belirli bir takvime bağlı kalmaksızın yapılabilir. Özellikle kamu kurumları için bu yetki zaman aşımına takılmaz.
Hukuki düzenlemelere göre ecrimisil talebi, en fazla geriye dönük 5 yıl için yapılabilir. Bu da zaman aşımı süresinin bir sonucudur. 5 yılı geçen kullanımlar için ecrimisil istenemez.
Ancak bu süre, her zaman dava açılır açılmaz başlamaz. Genellikle ecrimisil ihbarnamesinin tebliğiyle birlikte süreler işlemeye başlar.
Hayır. Ecrimisil bedelinin ödenmiş olması, ilgili taşınmaz üzerinde herhangi bir hak kazanımı sağlamaz. Bu bedel bir "kira" ya da "satın alma" bedeli değil, haksız kullanımın tazminidir. Dolayısıyla, bu ödeme tapu alma hakkı doğurmaz.
Bir vatandaş 5 yıl boyunca hazine arazisini kullanmış ve bu süre boyunca her yıl ecrimisil ödemiş olabilir. Ancak bu durum, taşınmazın onun adına tescili anlamına gelmez.
Evet. Belediyeler, mülkiyeti kendilerine ait olan ya da tasarruf haklarını kullandıkları kamu alanlarının izinsiz kullanılması halinde ecrimisil talep edebilir. Özellikle park, yol kenarı, kamu tesis alanları gibi yerlerde yapılan işgal tespitlerinde belediye encümeni kararı ile ecrimisil bedeli belirlenebilir.
Ecrimisilin ödenmesi, sadece haksız kullanım nedeniyle doğan kamu zararının telafisi anlamına gelir. Bu, kullanımın meşrulaştığı ya da süreceğin garanti altına alındığı anlamına gelmez. Ödeme yapılması, ileride tahliye ya da cezai işlemlerin yapılmasına engel teşkıl etmez.
Evet, hisseli taşınmazlarda paydaşlardan biri diğerlerinden izinsiz kullanım yaptıysa, ecrimisil talebi gündeme gelebilir. Özellikle tarlalarda ya da miras kalan evlerde bir kardeşin diğerlerinin izni olmaksızın kullanımı söz konusuysa, bu durumda dava yoluna gidilebilir.
Tarla, bağ-bahçe gibi tarımsal alanlar kamuya aitse ve bir kişi tarafından izinsiz ekilip biçiliyorsa, bu kullanım da ecrimisil kapsamına girer. Tarımsal üretim yapılması, kullanımın kamu zararina neden olduğu görüşüyle tazminatı zorunlu kılar.
Ecrimisil davasında genel zaman aşımı süresi 5 yıldır. Bu süre, hakkın öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Ecrimisil davası, hukuk mahkemelerinde açılır ve kullanım tespitine ilişkin deliller üzerinden yürütülür.
Ecrimisil kesinleşmeden icra takibine konu olamaz. İtiraz halinde dava süreci tamamlanmadan zorla tahsil yoluna gidilmesi hukuka aykırıdır.
Kira, taraflar arasında rızaya dayanan bir sözleşme ile gerçekleştirilirken; ecrimisil, izinsiz kullanımda bulunana karşı talep edilen bir tazminattır.
Ecrimisil ihbarnamesi tebliğ edildikten sonra 30 gün içinde itiraz edilebilir. Bu süreçte idare mahkemesi ya da ilgili kurum nezdinde hukuki yola başvurulabilir.
Ecrimisil kesinleştirildikten sonra tahsilat için icra takibi başlatılabilir. Ödenmemesi halinde haksız işgalin sürekliliği de cezai sorumluluk doğurabilir.
Evet, izinsiz kullanım devam ettiği sürece her yıl ya da dönemsel olarak yeni ecrimisil talepleri gündeme gelebilir.
Mahkeme, tespit edilen kullanım süre ve bedeline göre haksız kullanıcının tazminat ödemesine karar verir. Bu karar kesinleştirildiğinde tahsil yoluna gidilebilir.
Ecrimisil uygulaması, taşınmazların keyfî kullanımını önlemeyi, kamu yararını korumayı ve mülkiyet hakkına saygıyı sağlamayı amaçlayan önemli bir hukuki mekanizmadır. Bu kavram sadece devletle birey arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda aile içinde hisseli kullanım durumlarında da hak ve sınırları netleştirir. Taşınmazı kullanan kişi kadar, o taşınmazın sahibi de haklarını doğru bilmeli; olası mağduriyetlerin önüne geçebilmek adına hem bilgilendirici süreçleri hem de hukuki yolları yakından takip etmelidir.
İlgili diğer içerikler
Depozito, günlük hayatta özellikle kira ilişkilerinde sıklıkla karşımıza çıkan bir terimdir. Ancak sadece kiracılıkta değil, araç kiralamadan otel rezervasyonlarına, abonelik sistemlerinden ticari anlaşmalara kadar geniş bir yelpazede kullanılır. Peki, depozito nedir ve neden bu kadar önemlidir? En yalın hâliyle depozito; bir mal veya hizmetin kullanımına başlamadan önce, oluşabilecek zarar, eksiklik ya da sorumlulukların teminatı olarak verilen güvence bedelidir. Kiracılık ilişkilerinde ise bu bedel, kiracının taşınmazda zarar oluşturması ya da kira borcunu ödememesi durumunda ev sahibi tarafından kullanılmak üzere alınır.
Feragat, bir haktan, talepten ya da kazançtan gönüllü olarak vazgeçme anlamına gelen bir kavramdır. Hem gündelik Türkçede hem de hukuk dilinde sıklıkla kullanılan bu terim, özellikle davalardan, mirastan ya da alacaklardan vazgeçme gibi durumları ifade eder. “Feragat ne demek?” sorusuna verilecek cevap; bağlama göre farklılaşsa da özü itibariyle, kişinin kendi hakkından isteyerek ve bilinçli olarak vazgeçmesi şeklindedir.
Takipsizlik kararı, diğer adıyla Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar (KYOK), savcılık makamının yaptığı soruşturma sonucunda bir suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunmaması durumunda, kamu davası açılmasına gerek olmadığına karar vermesidir. Türk Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 172. maddesinde düzenlenmiş olan bu karar, şikâyet ya da ihbar üzerine başlatılan soruşturmaların bir kısmının mahkemeye intikal etmeden sonuçlanması anlamına gelir. Bu yönüyle takipsizlik kararı, hem adil yargılama sürecinin bir parçası hem de bireylerin temel hak ve özgürlüklerini korumayı amaçlayan bir tedbirdir.
Hayatın pek çok alanında karşımıza çıkan tasfiye, bir süreci sonlandırmak, düzenlemek veya temizlemek anlamı taşır. Peki tasfiye ne demek tam olarak? Tasfiye, bir varlık, işletme, borç ya da ilişkinin düzenli şekilde sonlandırılması, ortadan kaldırılması veya paylaşılması sürecine verilen isimdir. İster bireysel hayatımızda, ister hukukta, ister ticarette olsun; tasfiye süreci, mevcut durumu temizleyerek yeni bir başlangıca imkân tanır.
Hukuk sistemimizde önemli bir yere sahip olan tekerrür, ceza adaletinin caydırıcılık ve toplumsal düzeni koruma ilkeleri doğrultusunda düzenlenmiş bir müessesedir. Peki tekerrür nedir? Tekerrür, daha önce işlediği suçtan mahkum olan bir kişinin, hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suç işlemesi hâlinde, hakkında daha ağır infaz hükümlerinin uygulanmasını ifade eder.
Popüler içerikler
“Aleyhine” kelimesi, Türkçede genellikle bir kişinin, kurumun veya görüşün zararına, karşısına veya çıkarlarına ters olacak şekilde gelişen durumları ifade etmek için kullanılır. Bu kelime bir zıtlık, karşıtlık ya da olumsuz sonuç bildirir. Anlam bakımından "aleyhinde" kelimesiyle eşanlamlıdır ve özellikle hukuki, toplumsal ve gündelik dilde yaygın bir şekilde yer bulur.
Apostil, bir belgenin yurt dışında da geçerli olabilmesi için yapılan resmi onay işlemidir. Bu işlem, 5 Ekim 1961 tarihinde Lahey Konferansı tarafından hazırlanan "Yabancı Resmî Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi" (kısaca Lahey Apostil Konvansiyonu) çerçevesinde yürütülmektedir. Apostil, ilgili ülkenin yetkili kurumu tarafından verilen ve belgenin gerçekliğini, imzanın doğruluğunu ve mührün geçerliliğini onaylayan bir tasdik şerhidir. Bu sayede belge, başka bir ülkenin resmî makamları tarafından da geçerli kabul edilir.
Bürokrasi, kelime anlamı olarak "büro" (ofis) ve "krasi" (yönetim) sözcüklerinin birleşiminden oluşur ve en genel anlamıyla bir devletin veya büyük bir organizasyonun idari yapısını ifade eder. Bu yapı, işlerin belirli kurallar, hiyerarşik düzenlemeler ve yazılı belgeler aracılığıyla yürütülmesini sağlar. Bürokrasi, kamu kurumları başta olmak üzere, büyük ölçekli özel şirketlerden üniversitelere kadar geniş bir alanda karşımıza çıkar. Amaç; düzen, verimlilik, eşitlik ve hesap verebilirlik sağlamak olsa da, aşırıya kaçtığında hantallık, kırtasiyecilik ve halkla arasına mesafe koyma gibi sorunlara da yol açabilir.
Her ülke, sınırları içinde kimlerin kalıp kimlerin kalamayacağına kendi yasaları çerçevesinde karar verir. Bu çerçevede verilen en net kararlardan biri de, “deport” yani sınır dışı etme işlemidir. Deport, bir yabancı uyruklu kişinin ülke topraklarını terk etmesi gerektiğini ifade eder. Bu karar, genellikle kamu düzenini tehdit eden, vize ya da oturum süresini ihlal eden veya yasa dışı yollarla ülkeye giriş yapan kişilere karşı uygulanır. Türkiye’de bu sürece dair düzenlemeler, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile belirlenmiştir. Her ne kadar hukuki bir terim gibi görünse de deport kararı, çoğu zaman bir insanın yaşantısını kökten değiştiren bir karardır. Gidilmek istenmeyen bir ülkeye dönüş, kurulmuş bir yaşamın yarıda kesilmesi veya yalnızca yabancı olmakla suçlanmak gibi ağır sonuçları olabilir. Her sınır dışı kararı aynı gerekçeye dayanmaz. Kimisi bir oturum izni yenilemeyi unuttuğu için, kimisi kamu düzenini tehdit ettiği öne sürülerek, kimisi ise belge eksikliği nedeniyle bu sürece dahil olur. Ancak ortak nokta şudur: Deport kararı, idarenin yabancı kişiye artık bu topraklarda kalamayacağını resmi olarak bildirmesidir.
Her mahkeme kararının ardında bir neden, her hükmün arkasında bir gerekçe olmalıdır. Gerekçeli karar, yargı mercilerinin sadece “neye hükmettiğini” değil, “neden öyle hükmettiğini” açıklama zorunluluğudur. Bu, hukukun soyut dili içinde somut bir güvencedir. Gerekçeli karar; taraflara, kararı anlamaları ve gerektiğinde itiraz edebilmeleri için açık bir çerçeve sunar. Yalnızca hükmü bildiren değil, hükme giden yolu da açıklayan bir metindir.
İbraz kelimesi, Türkçede özellikle hukuk, ticaret ve resmi işlemlerle ilgili alanlarda sıkça karşılaşılan terimlerden biridir. Kelime kökeni Arapça “ibrâz” fiiline dayanır ve temel anlamı “göstermek, ortaya koymak, sunmak” şeklindedir. Ancak ibraz kelimesi, bağlama göre daha teknik bir anlam kazanır. Bir belgeyi, evrakı ya da delili resmi makam, kurum veya kişilere sunma eylemi olarak tanımlanır. Özellikle hukuki süreçlerde, banka işlemlerinde, resmi yazışmalarda ve noter işlemlerinde ibraz kavramı çok önemli bir yere sahiptir.
İntifa hakkı, bir malın mülkiyetine sahip olmadan o maldan tam olarak yararlanma yetkisini ifade eden, Türk Medeni Kanunu’nda tanımlanmış sınırlı ayni haklardan biridir. Sahip olunan intifa hakkı sayesinde kişi, taşınmaz ya da taşınır bir maldan gelir elde etme, onu kullanma ve ondan faydalanma hakkına sahip olur. Ancak bu hak, malın asıl sahibi üzerinde tasarruf yetkisi tanımaz. Bu nedenle intifa hakkı, mülkiyet hakkı gibi geniş bir yetki alanına sahip değildir ama maldan ekonomik ve fiili olarak faydalanmak için yeterlidir. Bu yazıda, intifa hakkının hukuki altyapısı, türleri, süresi, uygulama alanları, diğer ayni haklarla farkı ve toplumda yanlış bilinen yönleri detaylı ve çok katmanlı biçimde ele alınacaktır.