Takipsizlik kararı, diğer adıyla Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar (KYOK), savcılık makamının yaptığı soruşturma sonucunda bir suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunmaması durumunda, kamu davası açılmasına gerek olmadığına karar vermesidir. Türk Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 172. maddesinde düzenlenmiş olan bu karar, şikâyet ya da ihbar üzerine başlatılan soruşturmaların bir kısmının mahkemeye intikal etmeden sonuçlanması anlamına gelir. Bu yönüyle takipsizlik kararı, hem adil yargılama sürecinin bir parçası hem de bireylerin temel hak ve özgürlüklerini korumayı amaçlayan bir tedbirdir.
Takipsizlik kararının verilebilmesi için savcının, olayla ilgili yeterli delile ulaşamaması veya eldeki delillerin kamu davası açmaya yetecek ölçüde kuvvetli şüphe doğurmaması gerekir. Aşağıdaki durumlarda KYOK kararı verilebilir:
Olayın suç teşkil etmemesi
Suçun şüpheli tarafından işlenmediğinin anlaşılması
Delil yetersizliği
Şikâyet süresinin geçmesi ya da şikâyetten vazgeçilmesi
Failin küçük yaşta ya da cezai ehliyetten yoksun olması
Bu karar savcı tarafından verilir ve yargılamaya geçilmeden dosya kapatılmış olur.
Evet, takipsizlik kararı, şikâyetçi ve varsa mağdura tebliğ edilir. Tebliğ süreci yazılı olarak yapılır ve tebliğ tarihinden itibaren belirli süre içinde bu karara itiraz etme hakkı doğar. Şikâyetçi taraf, kararı haksız buluyorsa bu süre içinde karara itiraz ederek dosyanın yeniden değerlendirilmesini talep edebilir.
Takipsizlik kararına itiraz, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde yapılmalıdır. İtiraz dilekçesi, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılır ancak kararı incelemeye yetkili olan ağır ceza mahkemesine sunulur.
İtiraz dilekçesinde şu unsurlar yer almalıdır:
Dosya numarası ve taraf bilgileri
Takipsizlik kararına itirazın gerekçesi
Dayanılan yeni deliller ya da mevcut delillerin yeterliliği
İtiraz üzerine dosya, ilgili ağır ceza mahkemesine gönderilir ve mahkeme, dosya üzerinden bir karar verir. Mahkeme iki şekilde karar verebilir:
İtirazı kabul eder ve dosyanın yeniden soruşturulmasını isteyebilir.
İtirazı reddeder, böylece takipsizlik kararı kesinleşmiş olur.
Karar kesindir; itiraz mahkemesinin kararına karşı başka bir hukuki başvuru yolu yoktur.
Evet, bazı durumlarda takipsizlik kararı verilen bir dosya tekrar açılabilir. Bu durum, yeni delillerin ortaya çıkması veya önceki değerlendirmede gözden kaçan unsurların bulunması halinde mümkündür. Buna “yeniden soruşturma” denir. Ancak aynı olayla ilgili tekrar kamu davası açılabilmesi için:
Yeni ve önemli delillerin sunulması
Savcılığın yeniden soruşturma başlatması gerekir
Aksi halde dosya kapalı kalır.
Takipsizlik kararının kaldırılması, esasen kararın iptali anlamına gelir. Bu işlem şu yollarla gerçekleşebilir:
İtiraz yoluyla ağır ceza mahkemesinin kararı bozması
Yeni delil sunulması ve savcılığın kararı geri alması
İdari incelemeler veya üst makamların denetimi sonucu kararın yeniden ele alınması
Ancak bu süreçler oldukça sınırlıdır ve yasal gerekçelerle desteklenmelidir.
Takipsizlik kararı, ilgili dosyanın bulunduğu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilir. Kararın yazılı örneği:
Şikâyetçi ya da taraf olan kişiye tebliğ edilir
E-devlet üzerinden görüntülenebilir (UYAP sistemi aracılığıyla)
Vekâlet verilen avukatlar tarafından da adliyeden alınabilir
Takipsizlik kararı, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde itiraz edilmemesi halinde kesinleşir. Eğer bu süre içinde itiraz edilirse, ağır ceza mahkemesinin kararı beklenir. Mahkemenin kararı doğrultusunda:
İtiraz reddedilirse, karar o anda kesinleşir
İtiraz kabul edilirse, dosya tekrar açılır ve kesinleşme ertelenmiş olur
Bu ifade, daha önce verilen KYOK kararının, yeni deliller veya yapılan itiraz sonucunda geçerliliğini yitirdiğini ve dosyanın yeniden soruşturmaya açıldığını ifade eder. Kararın kaldırılması şu anlama gelir:
Savcılık kamu davası açmaya karar verebilir
Şüpheli tekrar ifadeye çağrılabilir
Mağdur için dava süreci başlatılmış olur
İtiraz sürecinin neticelenmesi mahkemelerin iş yüküne göre değişiklik gösterebilir. Ancak genellikle:
Ortalama 15-45 gün içinde sonuçlanması beklenir
Yoğunluğa göre bu süre uzayabilir
Dosya üzerinden karar verildiği için duruşma yapılmaz
Ali Bey, sosyal medyada kendisine hakaret eden bir kişiyi savcılığa şikâyet etti. Savcılık, olayla ilgili delil yetersizliği nedeniyle KYOK kararı verdi. Ancak Ali Bey, ekran görüntüleri ve tanık beyanlarını toplayarak karara itiraz etti. Mahkeme itirazı kabul etti ve dosya yeniden soruşturmaya açıldı. Bu sayede kamu davası açılarak sanık yargılandı.
Takipsizlik kararı verilirse sabıka kaydına işler mi?
Hayır. KYOK kararı bir mahkûmiyet kararı olmadığı için sabıka kaydında yer almaz.
Takipsizlik kararı verilen kişi tekrar şikâyet edilebilir mi?
Evet, fakat yeni delillerle desteklenmesi gerekir.
KYOK kararı kamu davası anlamına gelir mi?
Hayır, aksine kamu davası açılmadığı anlamına gelir.
Takipsizlik kararı herkese açık mı?
Hayır. Taraf olmayan kişiler karara ulaşamaz.
Avukatla mı itiraz edilmeli?
Zorunlu değil, ancak hukuki hata yapılmaması için önerilir.
Takipsizlik kararı (KYOK), savcılığın elindeki delillere dayanarak bir kamu davası açmaya gerek görmediği durumlarda verdiği hukuki bir karardır. Bu karar, bireyin masumiyet karinesini korurken aynı zamanda yargı kaynaklarının daha verimli kullanılmasını sağlar. Her ne kadar bir dava süreci başlatmasa da, itiraz ve yeniden değerlendirme gibi yollarla sürecin yeniden şekillenmesi mümkündür. Bu nedenle takipsizlik kararı, hukuki sistemin hem adil yargılamayı hem de bireysel hakları dengeleyen önemli mekanizmalarından biridir.
İlgili diğer içerikler
Depozito, günlük hayatta özellikle kira ilişkilerinde sıklıkla karşımıza çıkan bir terimdir. Ancak sadece kiracılıkta değil, araç kiralamadan otel rezervasyonlarına, abonelik sistemlerinden ticari anlaşmalara kadar geniş bir yelpazede kullanılır. Peki, depozito nedir ve neden bu kadar önemlidir? En yalın hâliyle depozito; bir mal veya hizmetin kullanımına başlamadan önce, oluşabilecek zarar, eksiklik ya da sorumlulukların teminatı olarak verilen güvence bedelidir. Kiracılık ilişkilerinde ise bu bedel, kiracının taşınmazda zarar oluşturması ya da kira borcunu ödememesi durumunda ev sahibi tarafından kullanılmak üzere alınır.
Ecrimisil, bir taşınmazın sahibinden izinsiz olarak kullanılması durumunda ödenen tazminattır. Türk hukuk sistemine göre ecrimisil, haksız fiil niteliği taşır ve işgal edilen alan için gerçekleşen kullanım bedeli kadar bir üret talep edilir. Genellikle hazine arazilerinin izinsiz kullanımında karşılaşılan bu durum, kamuya ait malların korunması amacını taşır. Bu uygulama, taşınmaz malın sahibine bir zarara uğraması gerekmeksizin, sırf kullanım hakkının ihlali sebebiyle gündeme gelir. Yani "ben bir zarara uğramadım" savunması ecrimisil talebini ortadan kaldırmaz.
Feragat, bir haktan, talepten ya da kazançtan gönüllü olarak vazgeçme anlamına gelen bir kavramdır. Hem gündelik Türkçede hem de hukuk dilinde sıklıkla kullanılan bu terim, özellikle davalardan, mirastan ya da alacaklardan vazgeçme gibi durumları ifade eder. “Feragat ne demek?” sorusuna verilecek cevap; bağlama göre farklılaşsa da özü itibariyle, kişinin kendi hakkından isteyerek ve bilinçli olarak vazgeçmesi şeklindedir.
Hayatın pek çok alanında karşımıza çıkan tasfiye, bir süreci sonlandırmak, düzenlemek veya temizlemek anlamı taşır. Peki tasfiye ne demek tam olarak? Tasfiye, bir varlık, işletme, borç ya da ilişkinin düzenli şekilde sonlandırılması, ortadan kaldırılması veya paylaşılması sürecine verilen isimdir. İster bireysel hayatımızda, ister hukukta, ister ticarette olsun; tasfiye süreci, mevcut durumu temizleyerek yeni bir başlangıca imkân tanır.
Hukuk sistemimizde önemli bir yere sahip olan tekerrür, ceza adaletinin caydırıcılık ve toplumsal düzeni koruma ilkeleri doğrultusunda düzenlenmiş bir müessesedir. Peki tekerrür nedir? Tekerrür, daha önce işlediği suçtan mahkum olan bir kişinin, hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suç işlemesi hâlinde, hakkında daha ağır infaz hükümlerinin uygulanmasını ifade eder.
Popüler içerikler
“Aleyhine” kelimesi, Türkçede genellikle bir kişinin, kurumun veya görüşün zararına, karşısına veya çıkarlarına ters olacak şekilde gelişen durumları ifade etmek için kullanılır. Bu kelime bir zıtlık, karşıtlık ya da olumsuz sonuç bildirir. Anlam bakımından "aleyhinde" kelimesiyle eşanlamlıdır ve özellikle hukuki, toplumsal ve gündelik dilde yaygın bir şekilde yer bulur.
Apostil, bir belgenin yurt dışında da geçerli olabilmesi için yapılan resmi onay işlemidir. Bu işlem, 5 Ekim 1961 tarihinde Lahey Konferansı tarafından hazırlanan "Yabancı Resmî Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi" (kısaca Lahey Apostil Konvansiyonu) çerçevesinde yürütülmektedir. Apostil, ilgili ülkenin yetkili kurumu tarafından verilen ve belgenin gerçekliğini, imzanın doğruluğunu ve mührün geçerliliğini onaylayan bir tasdik şerhidir. Bu sayede belge, başka bir ülkenin resmî makamları tarafından da geçerli kabul edilir.
Bürokrasi, kelime anlamı olarak "büro" (ofis) ve "krasi" (yönetim) sözcüklerinin birleşiminden oluşur ve en genel anlamıyla bir devletin veya büyük bir organizasyonun idari yapısını ifade eder. Bu yapı, işlerin belirli kurallar, hiyerarşik düzenlemeler ve yazılı belgeler aracılığıyla yürütülmesini sağlar. Bürokrasi, kamu kurumları başta olmak üzere, büyük ölçekli özel şirketlerden üniversitelere kadar geniş bir alanda karşımıza çıkar. Amaç; düzen, verimlilik, eşitlik ve hesap verebilirlik sağlamak olsa da, aşırıya kaçtığında hantallık, kırtasiyecilik ve halkla arasına mesafe koyma gibi sorunlara da yol açabilir.
Her ülke, sınırları içinde kimlerin kalıp kimlerin kalamayacağına kendi yasaları çerçevesinde karar verir. Bu çerçevede verilen en net kararlardan biri de, “deport” yani sınır dışı etme işlemidir. Deport, bir yabancı uyruklu kişinin ülke topraklarını terk etmesi gerektiğini ifade eder. Bu karar, genellikle kamu düzenini tehdit eden, vize ya da oturum süresini ihlal eden veya yasa dışı yollarla ülkeye giriş yapan kişilere karşı uygulanır. Türkiye’de bu sürece dair düzenlemeler, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile belirlenmiştir. Her ne kadar hukuki bir terim gibi görünse de deport kararı, çoğu zaman bir insanın yaşantısını kökten değiştiren bir karardır. Gidilmek istenmeyen bir ülkeye dönüş, kurulmuş bir yaşamın yarıda kesilmesi veya yalnızca yabancı olmakla suçlanmak gibi ağır sonuçları olabilir. Her sınır dışı kararı aynı gerekçeye dayanmaz. Kimisi bir oturum izni yenilemeyi unuttuğu için, kimisi kamu düzenini tehdit ettiği öne sürülerek, kimisi ise belge eksikliği nedeniyle bu sürece dahil olur. Ancak ortak nokta şudur: Deport kararı, idarenin yabancı kişiye artık bu topraklarda kalamayacağını resmi olarak bildirmesidir.
Her mahkeme kararının ardında bir neden, her hükmün arkasında bir gerekçe olmalıdır. Gerekçeli karar, yargı mercilerinin sadece “neye hükmettiğini” değil, “neden öyle hükmettiğini” açıklama zorunluluğudur. Bu, hukukun soyut dili içinde somut bir güvencedir. Gerekçeli karar; taraflara, kararı anlamaları ve gerektiğinde itiraz edebilmeleri için açık bir çerçeve sunar. Yalnızca hükmü bildiren değil, hükme giden yolu da açıklayan bir metindir.
İbraz kelimesi, Türkçede özellikle hukuk, ticaret ve resmi işlemlerle ilgili alanlarda sıkça karşılaşılan terimlerden biridir. Kelime kökeni Arapça “ibrâz” fiiline dayanır ve temel anlamı “göstermek, ortaya koymak, sunmak” şeklindedir. Ancak ibraz kelimesi, bağlama göre daha teknik bir anlam kazanır. Bir belgeyi, evrakı ya da delili resmi makam, kurum veya kişilere sunma eylemi olarak tanımlanır. Özellikle hukuki süreçlerde, banka işlemlerinde, resmi yazışmalarda ve noter işlemlerinde ibraz kavramı çok önemli bir yere sahiptir.
İntifa hakkı, bir malın mülkiyetine sahip olmadan o maldan tam olarak yararlanma yetkisini ifade eden, Türk Medeni Kanunu’nda tanımlanmış sınırlı ayni haklardan biridir. Sahip olunan intifa hakkı sayesinde kişi, taşınmaz ya da taşınır bir maldan gelir elde etme, onu kullanma ve ondan faydalanma hakkına sahip olur. Ancak bu hak, malın asıl sahibi üzerinde tasarruf yetkisi tanımaz. Bu nedenle intifa hakkı, mülkiyet hakkı gibi geniş bir yetki alanına sahip değildir ama maldan ekonomik ve fiili olarak faydalanmak için yeterlidir. Bu yazıda, intifa hakkının hukuki altyapısı, türleri, süresi, uygulama alanları, diğer ayni haklarla farkı ve toplumda yanlış bilinen yönleri detaylı ve çok katmanlı biçimde ele alınacaktır.