Hukuk sistemimizde önemli bir yere sahip olan tekerrür, ceza adaletinin caydırıcılık ve toplumsal düzeni koruma ilkeleri doğrultusunda düzenlenmiş bir müessesedir.
Peki tekerrür nedir?
Tekerrür, daha önce işlediği suçtan mahkum olan bir kişinin, hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suç işlemesi hâlinde, hakkında daha ağır infaz hükümlerinin uygulanmasını ifade eder.
Bu düzenleme, suç işleme alışkanlığı edinen kişilere karşı toplumun korunmasını amaçlar ve ceza adalet sisteminde özel bir yer tutar.
Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre tekerrür kelimesi;
"Yineleme, tekrar etme" anlamlarına gelir.
Hukuk alanında ise bu kavram, bir bireyin daha önce mahkum olduğu bir fiili benzer şekilde tekrar işlemesi ve bunun hukuki sonuç doğurması anlamında kullanılır.
Hukukta tekerrür, kişisel kusur ve sorumluluğu esas alan ceza sisteminde, mükerrer suçlulara yönelik özel bir düzenleme olarak yer alır.
Hukuki anlamıyla tekerrür:
Failin geçmişteki sabıkası nedeniyle,
Yeniden suç işlemesi durumunda,
Toplumun korunması amacıyla ceza infazı üzerinde etkili olacak özel hükümler uygulanmasıdır.
Yani yeni işlenen suç, cezanın sadece miktarını değil, infaz şeklini de doğrudan etkiler.
Türk Ceza Kanunu (TCK) madde 58, suçta tekerrürü kapsamlı şekilde düzenler.
Özetle TCK 58’e göre:
Sanık hakkında daha önce verilmiş bir mahkumiyet kararı kesinleşmiş olmalıdır.
Yeni işlenen suç, kesinleşmiş mahkumiyetten sonra işlenmelidir.
İkinci suç için verilen cezanın infazı sırasında mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanır.
Önemli Not:
Suçun tekrarlanması halinde, ceza doğrudan artırılmaz; fakat koşullu salıverilme ve açık cezaevi gibi infaz aşamalarında ciddi sınırlamalar getirilir.
Tekerrür ceza hesaplaması doğrudan cezanın artırılması değil, infaz şeklinin değiştirilmesi anlamına gelir.
Şu adımlar izlenir:
İlk mahkumiyet kesinleşmiş mi?
İkinci suç, ilk mahkumiyetten sonra mı işlenmiş?
İkinci suçtan da mahkumiyet kararı alınmış mı?
Bu şartlar gerçekleşmişse:
Sanık normal şartlarda %50'sini tamamlayınca açık cezaevine geçebiliyorken, mükerrirler için bu süre uzatılır.
Koşullu salıverilme için daha ağır şartlar aranır.
Özetle, tekerrür ceza miktarını değil, infaz koşullarını ağırlaştırır.
Mükerrirlere özgü infaz rejimi şu şekilde işler:
Açık cezaevi hakkı geciktirilir veya tamamen kaldırılabilir.
Denetimli serbestlik süresi mükerrerler için daha geç başlar.
Koşullu salıverilme oranı artırılır; örneğin normalde cezanın 2/3’ü tamamlandığında salıverilen sanık, mükerrer ise cezanın 3/4'ünü tamamlamak zorunda kalabilir.
Amaç, suç alışkanlığını önlemek ve toplum güvenliğini artırmaktır.
Suçta tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için:
Önceki mahkumiyetin kesinleşmiş olması,
Yeni suçun, ilk suçun kesinleşmesinden sonra işlenmesi,
İkinci suçun da mahkumiyetle sonuçlanması gerekir.
Bu şartlardan biri eksikse, tekerrür hükümleri uygulanamaz.
2. kez mükerrir, tekerrür hükümleri uygulandıktan sonra kişinin bir kez daha suç işlemesi hâlinde kullanılan bir terimdir.
Bu durumda:
Mükerrerin cezai sorumluluğu daha da ağırlaşır.
Ceza infazı neredeyse tamamen kapalı cezaevinde geçer.
Açık cezaevi ve denetimli serbestlik gibi imkânlardan daha sınırlı yararlanılır.
İkinci kez tekerrür için aranan şartlar şunlardır:
İlk tekerrür infaz süreci tamamlanmış olmalı,
İkinci suç, ilk infazdan sonra işlenmiş olmalı,
Mahkumiyet kesinleşmiş olmalı.
Bu noktada suçlunun suça eğilimli kişilik yapısına dikkat edilir.
"4/4 mükerrer" ifadesi, kişinin dört kez suç işleyip her seferinde tekerrür hükümlerine tabi tutulmasını ifade eder.
Bu tür vakalarda:
Ceza infazı son derece ağırlaştırılır.
Toplum güvenliği ön planda tutulur.
Açık cezaevi ve denetimli serbestlik neredeyse tamamen kaldırılır.
Bazı durumlarda tekerrür hükümleri uygulanmaz:
İlk mahkumiyet yalnızca adli para cezası içeriyorsa,
İlk suç çocuk yaşta işlenmişse,
Aradan geçen süre nedeniyle tekerrür süresi dolmuşsa (genelde 5 yıl).
Bu durumlar, bireysel adaletin ve hak ölçülülüğünün korunması için önemlidir.
Tekerrür hükümleri, birinci cezanın infazından itibaren:
Genel suçlarda 5 yıl,
Ağır cezalı suçlarda 8 yıl
süreyle geçerlidir.
Bu süreler geçtikten sonra yeni bir suç işlense dahi tekerrür uygulanmaz.
Özetle:
Tekerrür, aynı suçun veya benzer suçların tekrarıdır.
Mükerrer, bu duruma düşmüş kişidir.
Yani biri kavram, diğeri kişiyi tanımlar.
Örneğin:
Bir kişi 2012 yılında "nitelikli dolandırıcılık" suçundan mahkum olmuş ve 2015’te tahliye olmuştur.
2018’de tekrar dolandırıcılık yaptığı tespit edilirse:
Önceki mahkumiyeti kesinleşmiş olduğu için,
Yeni suçun önceki mahkumiyetten sonra işlendiği için,
Ve yeni suçta da mahkumiyet kararı verildiği için
tekerrür hükümleri uygulanacaktır.
Bu kişiye normal dolandırıcılık cezası verilecek ama infaz süreci çok daha ağır işleyecektir.
Tekerrür, sadece bireyi değil, toplumun genel güvenliğini korumayı amaçlayan bir hukuki kurumdur.
Bir yandan caydırıcılığı artırırken, diğer yandan suçluların topluma yeniden kazandırılması ihtimalini de göz önünde bulundurur.
Adalet sisteminin dengesi, tekerrür hükümlerinin titizlikle ve ölçülü şekilde uygulanmasına bağlıdır.
İlgili diğer içerikler
Depozito, günlük hayatta özellikle kira ilişkilerinde sıklıkla karşımıza çıkan bir terimdir. Ancak sadece kiracılıkta değil, araç kiralamadan otel rezervasyonlarına, abonelik sistemlerinden ticari anlaşmalara kadar geniş bir yelpazede kullanılır. Peki, depozito nedir ve neden bu kadar önemlidir? En yalın hâliyle depozito; bir mal veya hizmetin kullanımına başlamadan önce, oluşabilecek zarar, eksiklik ya da sorumlulukların teminatı olarak verilen güvence bedelidir. Kiracılık ilişkilerinde ise bu bedel, kiracının taşınmazda zarar oluşturması ya da kira borcunu ödememesi durumunda ev sahibi tarafından kullanılmak üzere alınır.
Ecrimisil, bir taşınmazın sahibinden izinsiz olarak kullanılması durumunda ödenen tazminattır. Türk hukuk sistemine göre ecrimisil, haksız fiil niteliği taşır ve işgal edilen alan için gerçekleşen kullanım bedeli kadar bir üret talep edilir. Genellikle hazine arazilerinin izinsiz kullanımında karşılaşılan bu durum, kamuya ait malların korunması amacını taşır. Bu uygulama, taşınmaz malın sahibine bir zarara uğraması gerekmeksizin, sırf kullanım hakkının ihlali sebebiyle gündeme gelir. Yani "ben bir zarara uğramadım" savunması ecrimisil talebini ortadan kaldırmaz.
Feragat, bir haktan, talepten ya da kazançtan gönüllü olarak vazgeçme anlamına gelen bir kavramdır. Hem gündelik Türkçede hem de hukuk dilinde sıklıkla kullanılan bu terim, özellikle davalardan, mirastan ya da alacaklardan vazgeçme gibi durumları ifade eder. “Feragat ne demek?” sorusuna verilecek cevap; bağlama göre farklılaşsa da özü itibariyle, kişinin kendi hakkından isteyerek ve bilinçli olarak vazgeçmesi şeklindedir.
Takipsizlik kararı, diğer adıyla Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar (KYOK), savcılık makamının yaptığı soruşturma sonucunda bir suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunmaması durumunda, kamu davası açılmasına gerek olmadığına karar vermesidir. Türk Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 172. maddesinde düzenlenmiş olan bu karar, şikâyet ya da ihbar üzerine başlatılan soruşturmaların bir kısmının mahkemeye intikal etmeden sonuçlanması anlamına gelir. Bu yönüyle takipsizlik kararı, hem adil yargılama sürecinin bir parçası hem de bireylerin temel hak ve özgürlüklerini korumayı amaçlayan bir tedbirdir.
Hayatın pek çok alanında karşımıza çıkan tasfiye, bir süreci sonlandırmak, düzenlemek veya temizlemek anlamı taşır. Peki tasfiye ne demek tam olarak? Tasfiye, bir varlık, işletme, borç ya da ilişkinin düzenli şekilde sonlandırılması, ortadan kaldırılması veya paylaşılması sürecine verilen isimdir. İster bireysel hayatımızda, ister hukukta, ister ticarette olsun; tasfiye süreci, mevcut durumu temizleyerek yeni bir başlangıca imkân tanır.
Popüler içerikler
“Aleyhine” kelimesi, Türkçede genellikle bir kişinin, kurumun veya görüşün zararına, karşısına veya çıkarlarına ters olacak şekilde gelişen durumları ifade etmek için kullanılır. Bu kelime bir zıtlık, karşıtlık ya da olumsuz sonuç bildirir. Anlam bakımından "aleyhinde" kelimesiyle eşanlamlıdır ve özellikle hukuki, toplumsal ve gündelik dilde yaygın bir şekilde yer bulur.
Apostil, bir belgenin yurt dışında da geçerli olabilmesi için yapılan resmi onay işlemidir. Bu işlem, 5 Ekim 1961 tarihinde Lahey Konferansı tarafından hazırlanan "Yabancı Resmî Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi" (kısaca Lahey Apostil Konvansiyonu) çerçevesinde yürütülmektedir. Apostil, ilgili ülkenin yetkili kurumu tarafından verilen ve belgenin gerçekliğini, imzanın doğruluğunu ve mührün geçerliliğini onaylayan bir tasdik şerhidir. Bu sayede belge, başka bir ülkenin resmî makamları tarafından da geçerli kabul edilir.
Bürokrasi, kelime anlamı olarak "büro" (ofis) ve "krasi" (yönetim) sözcüklerinin birleşiminden oluşur ve en genel anlamıyla bir devletin veya büyük bir organizasyonun idari yapısını ifade eder. Bu yapı, işlerin belirli kurallar, hiyerarşik düzenlemeler ve yazılı belgeler aracılığıyla yürütülmesini sağlar. Bürokrasi, kamu kurumları başta olmak üzere, büyük ölçekli özel şirketlerden üniversitelere kadar geniş bir alanda karşımıza çıkar. Amaç; düzen, verimlilik, eşitlik ve hesap verebilirlik sağlamak olsa da, aşırıya kaçtığında hantallık, kırtasiyecilik ve halkla arasına mesafe koyma gibi sorunlara da yol açabilir.
Her ülke, sınırları içinde kimlerin kalıp kimlerin kalamayacağına kendi yasaları çerçevesinde karar verir. Bu çerçevede verilen en net kararlardan biri de, “deport” yani sınır dışı etme işlemidir. Deport, bir yabancı uyruklu kişinin ülke topraklarını terk etmesi gerektiğini ifade eder. Bu karar, genellikle kamu düzenini tehdit eden, vize ya da oturum süresini ihlal eden veya yasa dışı yollarla ülkeye giriş yapan kişilere karşı uygulanır. Türkiye’de bu sürece dair düzenlemeler, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile belirlenmiştir. Her ne kadar hukuki bir terim gibi görünse de deport kararı, çoğu zaman bir insanın yaşantısını kökten değiştiren bir karardır. Gidilmek istenmeyen bir ülkeye dönüş, kurulmuş bir yaşamın yarıda kesilmesi veya yalnızca yabancı olmakla suçlanmak gibi ağır sonuçları olabilir. Her sınır dışı kararı aynı gerekçeye dayanmaz. Kimisi bir oturum izni yenilemeyi unuttuğu için, kimisi kamu düzenini tehdit ettiği öne sürülerek, kimisi ise belge eksikliği nedeniyle bu sürece dahil olur. Ancak ortak nokta şudur: Deport kararı, idarenin yabancı kişiye artık bu topraklarda kalamayacağını resmi olarak bildirmesidir.
Her mahkeme kararının ardında bir neden, her hükmün arkasında bir gerekçe olmalıdır. Gerekçeli karar, yargı mercilerinin sadece “neye hükmettiğini” değil, “neden öyle hükmettiğini” açıklama zorunluluğudur. Bu, hukukun soyut dili içinde somut bir güvencedir. Gerekçeli karar; taraflara, kararı anlamaları ve gerektiğinde itiraz edebilmeleri için açık bir çerçeve sunar. Yalnızca hükmü bildiren değil, hükme giden yolu da açıklayan bir metindir.
İbraz kelimesi, Türkçede özellikle hukuk, ticaret ve resmi işlemlerle ilgili alanlarda sıkça karşılaşılan terimlerden biridir. Kelime kökeni Arapça “ibrâz” fiiline dayanır ve temel anlamı “göstermek, ortaya koymak, sunmak” şeklindedir. Ancak ibraz kelimesi, bağlama göre daha teknik bir anlam kazanır. Bir belgeyi, evrakı ya da delili resmi makam, kurum veya kişilere sunma eylemi olarak tanımlanır. Özellikle hukuki süreçlerde, banka işlemlerinde, resmi yazışmalarda ve noter işlemlerinde ibraz kavramı çok önemli bir yere sahiptir.
İntifa hakkı, bir malın mülkiyetine sahip olmadan o maldan tam olarak yararlanma yetkisini ifade eden, Türk Medeni Kanunu’nda tanımlanmış sınırlı ayni haklardan biridir. Sahip olunan intifa hakkı sayesinde kişi, taşınmaz ya da taşınır bir maldan gelir elde etme, onu kullanma ve ondan faydalanma hakkına sahip olur. Ancak bu hak, malın asıl sahibi üzerinde tasarruf yetkisi tanımaz. Bu nedenle intifa hakkı, mülkiyet hakkı gibi geniş bir yetki alanına sahip değildir ama maldan ekonomik ve fiili olarak faydalanmak için yeterlidir. Bu yazıda, intifa hakkının hukuki altyapısı, türleri, süresi, uygulama alanları, diğer ayni haklarla farkı ve toplumda yanlış bilinen yönleri detaylı ve çok katmanlı biçimde ele alınacaktır.