Vasi, Arapça kökenli bir kelimedir ve Türkçeye “koruyucu, gözetici, yönetici” anlamlarıyla geçmiştir. Hukuki anlamda vasi, fiil ehliyeti kısıtlanmış ya da tamamen kaldırılmış kişilerin, yani küçüklerin, zihinsel engellilerin veya bazı özel durumdaki kişilerin haklarını ve menfaatlerini korumak amacıyla mahkeme kararıyla atanan kişidir. Bu kişiler adına malvarlığı yönetimi, sözleşme yapma, dava açma gibi yetkileri üstlenir.
Vasilik kurumu, Türk Medeni Kanunu’nda detaylı şekilde düzenlenmiş olup kişinin kendi haklarını gerektiği gibi koruyamayacak durumda olduğu hâllerde devreye girer. Vasi, vesayet altına alınmış kişiyi hem temsil eder hem de onun çıkarlarını koruyarak gerekli işlemleri yürütür.
Vasilik, kişilerin kendi kendilerini temsil etme yetisinin hukuken kısıtlı veya yok sayıldığı durumlarda söz konusu olur. Aşağıda bu durumlar detaylandırılmıştır:
Reşit olmayan bireyler: Anne-babası olmayan veya velayeti sona ermiş çocuklar için vasi atanır.
Akıl hastalığı veya zihinsel yetersizlik: Kişinin kendi işlerini yönetemeyecek durumda olduğu hâllerde.
Savurganlık, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı: Kendi malvarlığını koruyamayacak kadar kötü yönetim içinde olan bireylerde.
Özgürlüğü kısıtlanmış bireyler: Hapis veya tutukluluk gibi nedenlerle uzun süre dış dünya ile bağı kopan kişilere vasi atanabilir.
İsteğe bağlı vesayet: Birey kendi isteğiyle mahkemeye başvurarak vasi atanmasını talep edebilir.
Vasi, sulh hukuk mahkemesi tarafından atanır. Mahkeme, vesayet altına alınması gereken kişiyi tespit ettikten sonra onun ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayabilecek bir kişiyi vasi olarak belirler. Genellikle aile üyeleri arasından bir kişi tercih edilir; ancak çıkar çatışması varsa veya uygun kimse yoksa dışarıdan bir vasi atanabilir.
Vasilik kararında şu unsurlar göz önüne alınır:
Vesayet altındaki kişinin ihtiyaçları
Vasi adayının ahlaki yeterliliği ve geçmişi
Aile içi ilişkiler
Tarafsızlık ve dürüstlük ilkesi
Vasi, vesayet altındaki kişinin malvarlığı ve kişisel hakları üzerinde geniş yetkilere sahip olsa da bu yetkiler sınırsız değildir. Yasal sınırlamalar ve yargı denetimi altındadır.
Malvarlığı Yönetimi: Vasi, kişiye ait para, taşınmaz, araç gibi tüm malvarlığını yönetir. Kiraya verebilir, bakım masraflarını karşılayabilir.
Dava Açma veya Temsil Etme: Vesayet altındaki kişi adına dava açabilir, noter işlemleri yapabilir.
Sözleşme Yapma: Satış, alım, kira sözleşmesi gibi işlemleri yürütme yetkisine sahiptir.
Eğitim ve Sağlık Kararları: Kişinin eğitim, sağlık veya sosyal hayatı ile ilgili kararları alabilir.
Ancak bazı işlemler için mahkemeden özel izin alınması gerekir. Örneğin taşınmaz satışı, önemli miktarda borçlanma gibi işlemler hakimin izni olmadan yapılamaz.
Vasilik ile velayet sıkça karıştırılan iki kavramdır. Velayet, anne ve babanın çocukları üzerindeki doğal hak ve yükümlülükleridir. Vasilik ise mahkeme tarafından atanır ve sadece belli durumlar için geçerlidir.
Velayet: Kan hısımlığına dayalı, doğuştan gelen bir yetkidir.
Vasilik: Hukuki bir karar sonucu, sonradan doğan bir temsil yetkisidir.
Velayet sahibi ebeveynlerden biri hayatta değilse ya da haklarından mahrum edilmişse, çocuk için vasi atanabilir. Ayrıca yetişkin bir birey için vasilik ancak özel durumlarda söz konusu olur.
Vasilik görevi geçicidir. Vasilik süresi, vesayet altındaki kişinin durumu düzelene, reşit olana ya da vasilik gerekliliği ortadan kalkana kadar devam eder. Mahkeme bu görevi belirli aralıklarla denetler. Vasi, yılda en az bir kez malvarlığı durumu ve diğer işlemlerle ilgili hesap verme yükümlülüğündedir.
Bazı hâllerde vasilik süresi sonlandırılabilir:
Vesayet altındaki kişi reşit olursa
Akıl sağlığı düzelirse
Mahkeme kararıyla vesayet kaldırılırsa
Vasi görevini ihmal eder veya kötüye kullanırsa
Vasi olmak sadece teknik bir görev değil, aynı zamanda ciddi etik ve hukuki sorumluluklar da içerir. Vasi, vesayet altındaki kişiyi her yönüyle korumak ve onun yararına hareket etmek zorundadır.
Tarafsız ve iyi niyetli olmalıdır
Bilgi ve belge paylaşımında şeffaf olmalıdır
Hukuka aykırı işlem yapmamalıdır
Mahkeme denetimine tabi olduğunu unutmamalıdır
Vasi, görevini kötüye kullanırsa cezai sorumlulukla da karşı karşıya kalabilir. Görev ihmali, zimmet, usulsüzlük gibi durumlar yargı yoluyla cezalandırılır.
Vasi, hukukun en önemli koruyucu kurumlarından biridir. Kendini temsil edemeyecek durumda olan bireylerin haklarını güvence altına almak amacıyla görev yapan vasiler, hem insani hem de hukuki anlamda büyük bir sorumluluğu üstlenir. Mahkeme denetimi altında, belirli yetkilerle hareket eden vasi; çocuklar, engelliler ve korunmaya muhtaç bireyler için yaşamı kolaylaştıran, haklarını savunan ve onları görünür kılan bir temsil makamıdır.
İlgili diğer içerikler
Apostil, bir belgenin yurt dışında da geçerli olabilmesi için yapılan resmi onay işlemidir. Bu işlem, 5 Ekim 1961 tarihinde Lahey Konferansı tarafından hazırlanan "Yabancı Resmî Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi" (kısaca Lahey Apostil Konvansiyonu) çerçevesinde yürütülmektedir. Apostil, ilgili ülkenin yetkili kurumu tarafından verilen ve belgenin gerçekliğini, imzanın doğruluğunu ve mührün geçerliliğini onaylayan bir tasdik şerhidir. Bu sayede belge, başka bir ülkenin resmî makamları tarafından da geçerli kabul edilir.
İstanbul Sözleşmesi, resmi adıyla "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi", 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılmış uluslararası bir insan hakları sözleşmesidir. Sözleşme, kadınlara yönelik her türlü şiddeti önlemeyi, mağdurları korumayı ve failleri cezalandırmayı amaçlar. Aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve aile içi şiddetin tüm biçimlerinin engellenmesi konusunda devletlere hukuki ve kurumsal yükümlülükler getirir.
İstinaf, bir mahkeme kararının yeniden incelenmesini talep etme hakkıdır. Daha açık bir ifadeyle, bir mahkemenin verdiği kararın hem hukuka hem de usule uygun olup olmadığını üst derecedeki başka bir mahkemeye taşıma işlemidir. İstinaf yoluna başvurmak, verilen kararın kesinleşmesini engelleyerek bir üst yargı organında tekrar değerlendirilmesini sağlar. Bu, hem taraflara daha adil bir yargılama şansı tanır hem de yargılamadaki hataların düzeltilmesine imkân verir.
İstismar kelimesi, en genel anlamıyla bir kişinin, kurumun ya da durumun kötüye kullanılması, suistimal edilmesi anlamına gelir. Bu suistimal fiziksel, duygusal, ekonomik ya da cinsel olabilir. İstismar, bireylerin haklarını, güvenliğini ve kişilik bütünlüğünü ihlal eden davranışların genel adıdır. Kavram olarak oldukça geniş bir kapsama sahiptir ve yalnızca bireyler arası ilişkilerde değil, kurumsal, toplumsal ve hatta siyasal düzeyde de karşımıza çıkar.
Mükellef, vergi hukukunda ya da genel yükümlülük ilişkilerinde, belirli bir görevi veya sorumluluğu yerine getirmekle yükümlü olan kişiyi tanımlayan bir kavramdır. En yaygın kullanım alanı, vergi sisteminde yer alır. Bir kişi ya da kurum, belirli bir vergi türüyle ilişkilendirildiğinde ve bu vergiyi ödeme yükümlülüğü altına girdiğinde mükellef olarak adlandırılır. Ancak bu kelime sadece vergi ile sınırlı değildir; hukuki veya ahlaki anlamda yükümlülüğü olan kişi için de kullanılabilir.
Müşteki kelimesi, günlük hayatta çok sık karşılaşılmasa da özellikle adli işlemlerde, mahkeme tutanaklarında veya savcılık dilekçelerinde oldukça önemli bir anlam taşır. Bu terim, sadece hukuki bir rolü tanımlamakla kalmaz, aynı zamanda bireylerin hak arama sürecindeki konumunu da belirler. Peki müşteki ne demek? Ne zaman müşteki olunur? Müşteki olmanın hukuki sonuçları nelerdir?
Muvafakatname, bir kişinin, başka bir kişi ya da kurum tarafından kendisiyle ilgili bir işlemin gerçekleştirilmesine açık rızasını yazılı olarak beyan ettiği resmi belgedir. Bu belge, kişi hak ve özgürlüklerinin korunması açısından büyük önem taşır. Hukuken geçerli bir muvafakatname, taraflar arasında hak doğurucu ya da sınırlayıcı etkiler oluşturabilir. Genel anlamda muvafakatname, bir işlem yapılmadan önce ilgili kişinin iznini belgelemek için düzenlenir. Özellikle velayet, tapu işlemleri, seyahat izinleri, sağlık uygulamaları, eğitim ve iş hayatında sıkça karşılaşılan belgelerden biridir.
Tüzel kişi, insan olmayan ama hukuken kişi gibi kabul edilen, kendi hak ve yükümlülükleri olan kurum ve yapıları tanımlayan bir kavramdır. Gerçek kişiler yani bireyler gibi doğmazlar, ancak hukuki olarak kurulur ve tüzel kişilik kazandıkları andan itibaren mal alabilir, borçlanabilir, sözleşme yapabilir, dava açabilir ya da davalı olabilirler. Şirketler, dernekler, vakıflar, belediyeler, sendikalar ve bazı devlet kurumları tüzel kişi örnekleridir. Her tüzel kişinin amacı, yapısı ve faaliyeti farklı olabilir ancak hepsi hukuki anlamda bağımsız bir kimliğe sahiptir.
Popüler içerikler
“Aleyhine” kelimesi, Türkçede genellikle bir kişinin, kurumun veya görüşün zararına, karşısına veya çıkarlarına ters olacak şekilde gelişen durumları ifade etmek için kullanılır. Bu kelime bir zıtlık, karşıtlık ya da olumsuz sonuç bildirir. Anlam bakımından "aleyhinde" kelimesiyle eşanlamlıdır ve özellikle hukuki, toplumsal ve gündelik dilde yaygın bir şekilde yer bulur.
Bürokrasi, kelime anlamı olarak "büro" (ofis) ve "krasi" (yönetim) sözcüklerinin birleşiminden oluşur ve en genel anlamıyla bir devletin veya büyük bir organizasyonun idari yapısını ifade eder. Bu yapı, işlerin belirli kurallar, hiyerarşik düzenlemeler ve yazılı belgeler aracılığıyla yürütülmesini sağlar. Bürokrasi, kamu kurumları başta olmak üzere, büyük ölçekli özel şirketlerden üniversitelere kadar geniş bir alanda karşımıza çıkar. Amaç; düzen, verimlilik, eşitlik ve hesap verebilirlik sağlamak olsa da, aşırıya kaçtığında hantallık, kırtasiyecilik ve halkla arasına mesafe koyma gibi sorunlara da yol açabilir.
Her ülke, sınırları içinde kimlerin kalıp kimlerin kalamayacağına kendi yasaları çerçevesinde karar verir. Bu çerçevede verilen en net kararlardan biri de, “deport” yani sınır dışı etme işlemidir. Deport, bir yabancı uyruklu kişinin ülke topraklarını terk etmesi gerektiğini ifade eder. Bu karar, genellikle kamu düzenini tehdit eden, vize ya da oturum süresini ihlal eden veya yasa dışı yollarla ülkeye giriş yapan kişilere karşı uygulanır. Türkiye’de bu sürece dair düzenlemeler, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile belirlenmiştir. Her ne kadar hukuki bir terim gibi görünse de deport kararı, çoğu zaman bir insanın yaşantısını kökten değiştiren bir karardır. Gidilmek istenmeyen bir ülkeye dönüş, kurulmuş bir yaşamın yarıda kesilmesi veya yalnızca yabancı olmakla suçlanmak gibi ağır sonuçları olabilir. Her sınır dışı kararı aynı gerekçeye dayanmaz. Kimisi bir oturum izni yenilemeyi unuttuğu için, kimisi kamu düzenini tehdit ettiği öne sürülerek, kimisi ise belge eksikliği nedeniyle bu sürece dahil olur. Ancak ortak nokta şudur: Deport kararı, idarenin yabancı kişiye artık bu topraklarda kalamayacağını resmi olarak bildirmesidir.
Depozito, günlük hayatta özellikle kira ilişkilerinde sıklıkla karşımıza çıkan bir terimdir. Ancak sadece kiracılıkta değil, araç kiralamadan otel rezervasyonlarına, abonelik sistemlerinden ticari anlaşmalara kadar geniş bir yelpazede kullanılır. Peki, depozito nedir ve neden bu kadar önemlidir? En yalın hâliyle depozito; bir mal veya hizmetin kullanımına başlamadan önce, oluşabilecek zarar, eksiklik ya da sorumlulukların teminatı olarak verilen güvence bedelidir. Kiracılık ilişkilerinde ise bu bedel, kiracının taşınmazda zarar oluşturması ya da kira borcunu ödememesi durumunda ev sahibi tarafından kullanılmak üzere alınır.