Müşteki Nedir? Adaletin Sessiz Temsilcisinden Güçlü Bir Hak Arayışına
Hukukun koruyucu kanatları altında, bazen sessiz fısıltılarla başlayan bir arayış, adaletin tecellisinde büyük bir güce dönüşür. Bu gücün en önemli taşıyıcılarından biri de müştekidir. Çoğu zaman hukuki metinlerde karşımıza çıkan bu kelime, aslında bir mağduriyetin, bir haksızlığın giderilmesi için atılan ilk ve en cesur adımı temsil eder. Peki, müşteki tam olarak kimdir? Hukuk sistemimizde ne anlama gelir, hakları ve sorumlulukları nelerdir? Bu makalede, müşteki kavramını sadece yasal bir terim olmaktan çıkarıp, adalet arayışındaki her bireyin içselleştirebileceği bir "hak mücadelesi" olarak ele alacağız. Bir suçun mağduru olmakla başlayan bu yolculukta, müştekinin sesinin nasıl bir yargı sürecini şekillendirdiğini derinlemesine inceleyeceğiz.
Müşteki Kavramı: Tanım, Köken ve Hukuki Konum
Hukuk terminolojisi, günlük dildeki bazı kelimelerle örtüşse de, kendine has derinlikleri ve ayrıştırıcı anlamları barındırır. Müşteki de bunlardan biridir. Bir olayın mağduru olan kişinin hukuki süreçteki pozisyonunu ifade eden bu terim, adaletin sağlanmasında merkezi bir rol oynar.
Etimoloji ve Kavramsal Çerçeve
Müşteki kelimesi, Arapça "şikayet eden, sızlanan" anlamına gelen "şekva" kökünden türemiştir. Bu etimolojik köken, kelimenin anlamını doğrudan yansıtır: Bir haksızlığa uğradığını iddia eden ve bu durumu yargı mercilerine ileten kişi. Türk Dil Kurumu'na göre "şikâyetçi" anlamına gelir. Hukukta ise, kendisine karşı suç işlendiği iddiasıyla yargı makamlarına başvuran ve soruşturma veya kovuşturmanın başlatılmasını talep eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder. Bu kavramsal çerçeve, müştekinin pasif bir mağdur olmaktan çok, aktif bir talep sahibi olduğunu gösterir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Müştekinin Yeri
Müşteki, özellikle Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) açısından hayati bir konuma sahiptir. CMK'ya göre müşteki, "suçtan zarar gören kişi" olarak tanımlanır ve soruşturma ile kovuşturma aşamalarında belirli haklara ve yetkilere sahiptir. Savcılık aşamasında suçun araştırılması ve delillerin toplanması sürecini doğrudan etkileyebilir. Duruşma aşamasında ise, iddianamenin kabulünden sonra yargılamanın bir tarafı olarak yer alır. CMK'nın 234. maddesi, müştekinin haklarını açıkça düzenleyerek, onun yargılamanın sadece bir izleyicisi değil, aktif bir katılımcısı olduğunu tesciller. Bu sayede müşteki, adaletin tecellisinde önemli bir aktör haline gelir.
Müşteki, Mağdur ve Şikayetçi: Sık Karıştırılan Terimlerin Ayrımı
Hukuk pratiğinde bu üç terim sıklıkla birbiri yerine kullanılsa da, aralarında önemli farklar bulunur:
Mağdur: Bir suç fiilinden fiziksel, psikolojik, ekonomik veya manevi olarak zarar gören her gerçek veya tüzel kişidir. Mağduriyet, suçun doğrudan sonucudur. Müşteki olmak için mağdur olmak bir ön şarttır ancak her mağdur müşteki değildir. Örneğin, bir trafik kazasında yaralanan kişi mağdurdur.
Şikayetçi: Suçtan zarar görme şartı aramaksızın, belirli bir suçun işlendiğini yetkili makamlara bildiren kişidir. Halk arasında "şikayet eden" anlamında kullanılır. Hukuki olarak, şikayete bağlı suçlarda suçun takibi için zorunlu olan irade beyanını sunan kişidir. Ancak şikayetçi olmak, yargılamanın bir tarafı olmayı gerektirmez. Müşteki, aynı zamanda şikayetçi olabilir, ancak şikayetçi olan herkes müşteki olmayabilir.
Müşteki: Suçtan zarar gören ve aynı zamanda suçun soruşturulması ve kovuşturulması için yetkili mercilere başvurarak bu sürecin başlatılmasını talep eden kişidir. Müşteki, mağdur olmanın yanı sıra, aktif olarak adaletin tecellisini talep eden ve yargılamada hakları olan kişidir. Yani her müşteki aynı zamanda mağdurdur ve genellikle şikayetçidir ancak her mağdur veya şikayetçi müşteki değildir.
Bu ayrımlar, hukuki süreçlerde doğru pozisyonlamayı ve hakların etkin kullanımını sağlamak açısından kritik öneme sahiptir.
Müşteki Olmanın Şartları: Kimler Müşteki Sayılır?
Bir kişinin hukuki süreçte müşteki sıfatını kazanabilmesi, belirli şartların yerine gelmesine bağlıdır. Bu şartlar, suçun niteliğine ve mağduriyetin doğrudanlığına göre şekillenir.
Doğrudan Zarar Görme Kriteri
Müşteki olmanın temel ve vazgeçilmez şartı, işlenen suçtan doğrudan zarar görmüş olmaktır. Bu, kişinin veya temsil ettiği tüzel kişiliğin, suç fiilinin doğrudan ve birincil hedefi olması anlamına gelir. Örneğin, hırsızlık suçunda malı çalınan kişi; kasten yaralama suçunda yaralanan kişi; hakaret suçunda kendisine hakaret edilen kişi doğrudan zarar görendir ve müşteki olabilir. Dolaylı yoldan zarar görenler (örneğin, hırsızlık yapılan kişinin komşusu), kural olarak müşteki sıfatını kazanamazlar, ancak ihbarcı olabilirler. Bu kriter, hukuki süreçlerin ciddiyetini ve mağduriyetin kişisel boyutunu vurgular.
Tüzel Kişiler de Müşteki Olabilir mi?
Evet, tüzel kişiler de (şirketler, dernekler, vakıflar gibi) işlenen suçlardan doğrudan zarar görmeleri halinde müşteki sıfatını kazanabilirler. Örneğin, bir şirketin ticari sırlarının çalınması, bir derneğin mal varlığına zarar verilmesi veya bir vakfın itibarının zedelenmesi durumunda, ilgili tüzel kişilik, yetkili organları aracılığıyla (yönetim kurulu başkanı, dernek başkanı vb.) müşteki olarak şikayette bulunabilir ve yargılama sürecine katılabilir. Bu durum, hukukun sadece gerçek kişilerin değil, aynı zamanda hukuken varlık kazanan kurumların da haklarını koruduğunu gösterir.
Müşteki Olma Süreci: Şikayetten Dilekçeye Adalet Yolculuğu
Bir haksızlığa uğradığını düşünen kişinin adalete ulaşma serüveni, müşteki olma süreciyle başlar. Bu süreç, genellikle bir şikayet veya ihbarla tetiklenir ve belirli adımları izlemeyi gerektirir.
İlk Adım: Şikayet, İhbar ve Başvuru Süreci
Müşteki olmak için ilk adım, suç teşkil eden fiili ve bu fiilden zarar görüldüğünü yetkili mercilere bildirmektir. Bu bildirim şu yollarla yapılabilir:
Karakola Başvuru: En yaygın yöntemlerden biridir. Kişi, Emniyet Müdürlüğü veya Jandarma Komutanlığı'na giderek sözlü veya yazılı olarak şikayetini bildirebilir. Görevli memurlar, şikayetçinin beyanını tutanak altına alır.
Cumhuriyet Savcılığına Başvuru: Doğrudan yetkili Cumhuriyet Savcılığı'na yazılı bir dilekçe ile başvurmak da mümkündür. Bu dilekçede, olayın özeti, suç teşkil eden fiil, şüpheliler (biliniyorsa) ve talep açıkça belirtilmelidir.
İhbar Mekanizmaları: Suçun işlendiğine dair bilgi sahibi olan herkes, ilgili makamlara ihbarda bulunabilir. Ancak her ihbarcı müşteki değildir. Müşteki, ihbarın yanı sıra suçtan zarar gördüğünü de iddia etmelidir.
Şikayet, özellikle şikayete bağlı suçlar için sürecin başlaması adına zorunludur (örneğin, hakaret, tehdit, özel hayatın gizliliğini ihlal). Bu tür suçlarda, şikayet olmazsa soruşturma başlatılmaz.
Delil Sunma Sorumluluğu ve Delillerin Önemi
Müştekinin yargılama sürecindeki en önemli sorumluluklarından biri, iddialarını destekleyici deliller sunmaktır. Her ne kadar savcılık soruşturma aşamasında re'sen delil toplama yetkisine sahip olsa da, müştekinin sunduğu deliller soruşturmanın yönünü belirleyebilir ve adalete ulaşma sürecini hızlandırabilir. Bu deliller şunlar olabilir:
Yazılı Belgeler: Faturalar, sözleşmeler, mesajlaşmalar (WhatsApp, SMS), e-postalar, resmi evraklar.
Görsel ve İşitsel Kayıtlar: Fotoğraflar, videolar, ses kayıtları (yasal yollarla elde edilmiş olmaları kaydıyla).
Tanık Beyanları: Olayı gören veya duyan kişilerin ifadeleri.
Uzman Raporları: Olayla ilgili teknik analizler, bilirkişi raporları.
Müştekinin delilleri toplama ve sunma konusundaki gayreti, iddianın sağlam temellere oturmasına ve yargılama sonunda haklılığını ispat etmesine büyük katkı sağlar. Delillerin hukuka uygun yollardan elde edilmesi ve korunması da son derece önemlidir.
Müştekinin Hakları: Susma Değil Konuşma Vakti
Müşteki olmak, sadece bir beyanda bulunma eylemi değildir; aynı zamanda ceza muhakemesinin aktif bir süjesi olarak çeşitli haklara sahip olmak demektir. Bu haklar, mağduriyetin giderilmesi ve adaletin yerini bulması için hayati öneme sahiptir.
Duruşmalara Katılma ve Beyanda Bulunma
Müştekinin en temel haklarından biri, duruşmalara katılma ve yargılamanın her aşamasında beyanda bulunma hakkıdır. Müşteki, duruşmalarda sanığın savunmasını, tanıkların ifadelerini dinleyebilir ve kendi görüşlerini, eklemek istediklerini mahkemeye sunabilir. Ayrıca, CMK'nın 234. maddesi uyarınca, müşteki sanığa ve tanıklara doğrudan soru sorma hakkına da sahiptir. Bu hak, gerçeğin ortaya çıkarılmasına doğrudan katkıda bulunma imkanı sağlar ve müştekinin yargılamadaki aktif rolünü pekiştirir.
Vekil Tutma ve Adli Yardımdan Yararlanma
Müşteki, hukuki süreçlerde kendisini temsil etmesi için bir avukat tutma hakkına sahiptir. Avukat, müştekinin haklarını en iyi şekilde savunur, yasal prosedürleri takip eder ve hukuki terminolojinin karmaşıklığı içinde yol gösterir. Eğer müştekinin avukat tutacak maddi gücü yoksa, Kanun'un belirlediği şartlar altında adli yardım talebinde bulunabilir. Bu durumda, Baro tarafından kendisine ücretsiz bir avukat görevlendirilir. Hukuki destek almak, müştekinin süreçten tam olarak haberdar olmasını ve haklarını etkin bir şekilde kullanmasını sağlar.
Kararlara İtiraz Etme ve Üst Yargı Mercilerine Başvurma
Müştekinin hak arayışı, her zaman ilk aşamada son bulmaz. Eğer soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (takipsizlik kararı) verilirse, müşteki bu karara itiraz etme hakkına sahiptir. İtiraz, Sulh Ceza Hakimliğine yapılır. Benzer şekilde, yargılama sonunda mahkeme tarafından verilen kararların (beraat, ceza verilmesine yer olmadığı vb.) hukuka aykırı olduğunu düşünen müşteki, istinaf ve temyiz gibi üst yargı mercilerine başvurarak kararın yeniden incelenmesini talep edebilir. Bu haklar, adaletin tam olarak tecelli etmediği düşünülen durumlarda müştekiye son bir kapı açar ve hukuki mücadelesini sürdürme imkanı tanır.
Müştekinin Sorumlulukları: Beyan, Takip ve Hukuki Dürüstlük
Müştekinin sahip olduğu hakların yanı sıra, ceza muhakemesi sürecinde belirli yükümlülükleri ve sorumlulukları da bulunur. Bu sorumluluklar, yargılamanın sağlıklı ve doğru bir şekilde ilerlemesi için elzemdir.
Gerçeğe Uygun Beyanda Bulunma
Müştekinin en temel sorumluluğu, yargı makamları önünde gerçeğe uygun beyanda bulunmaktır. Yalan beyanda bulunmak, iftira atmak veya gerçek dışı iddialarda bulunmak, müştekinin kendisinin de hukuki yaptırımlarla (iftira suçu, yalan tanıklık gibi) karşılaşmasına neden olabilir. Hukuk sistemi, gerçeğin ortaya çıkarılması üzerine kuruludur ve müştekinin doğru bilgi akışı sağlaması, bu amaca hizmet eder.
Süreçleri Takip Etme ve İş Birliği Yükümlülüğü
Müşteki, başlattığı hukuki sürecin sadece bir başlangıç noktası olmadığını, aynı zamanda aktif bir takip ve iş birliği gerektirdiğini bilmelidir. Bu, mahkemeden gelen tebligatları takip etme, duruşma tarihlerine uyma ve istenilen bilgi veya belgeleri sunma yükümlülüğünü kapsar. Duruşmalara mazeretsiz katılmamak, soruşturma aşamasında savcılığın taleplerine yanıt vermemek, sürecin aksamasına ve hatta bazı durumlarda davanın düşmesine (özellikle şikayete bağlı suçlarda) yol açabilir. Müştekinin sürece aktif katılımı, adaletin tecellisini hızlandırır ve kolaylaştırır.
Müşteki-Sanık İlişkisi: Hukuki Denge, İnsani Çatışma
Ceza yargılamasının temelini oluşturan müşteki ve sanık, sürecin karşıt kutuplarını temsil eder. Bu ilişki, hukuki denge üzerine kuruluyken, içinde derin bir insani çatışmayı da barındırır.
Mahkeme salonunda, müştekinin dile getirdiği mağduriyet iddiası ile sanığın savunması karşı karşıya gelir. Müşteki, suçtan zarar gördüğünü beyan ederken, sanık kendini aklamaya çalışır. Bu dinamik, delillerin sunulması, tanıkların dinlenmesi ve çapraz sorgulamalarla zenginleşir. Yargılama süreci, bir anlamda bu iki taraf arasındaki hakikat arayışının bir arenasıdır.
Bu çatışma her zaman bir uzlaşmazlık halinde devam etmeyebilir. Bazı durumlarda, özellikle şikayete bağlı suçlarda veya hafif suçlarda, taraflar arasında uzlaşma mekanizmaları devreye girebilir. Uzlaşma, mağduriyetin giderilmesi ve toplumsal barışın sağlanması adına önemli bir araçtır. Tarafların serbest iradeleriyle anlaşmaları durumunda, yargılama süreci sonlanabilir.
Av. Dr. Elif Yılmaz (Ceza Hukuku Uzmanı): ‘Müşteki ile sanık arasındaki ilişki yalnızca bir suçun hukuki boyutuyla sınırlı değildir; bu ilişki, çoğu zaman travma, öfke ve adalet beklentisi gibi insani duygularla da örülüdür. Hukukun görevi yalnızca bir tarafı cezalandırmak değil, aynı zamanda taraflar arasında adil bir denge kurmaktır. Bu nedenle müştekinin sesi yargılamada duyulmalı, ancak masumiyet karinesi asla göz ardı edilmemelidir.’
Şikayetten Vazgeçmek: Geri Adımın Hukuki Sonuçları
Bir müştekinin, şikayetini geri çekmesi veya davadan vazgeçmesi, hukuki süreç üzerinde önemli etkilere sahiptir. Ancak bu durum, her suç için aynı sonucu doğurmaz.
Hukukumuzda suçlar, genel olarak şikayete bağlı suçlar ve resen (kendiliğinden) soruşturulan suçlar olmak üzere ikiye ayrılır.
Şikayete Bağlı Suçlar: Hakaret, tehdit, özel hayatın gizliliğini ihlal, cinsel taciz gibi bazı suçlarda, soruşturmanın başlatılması ve devam etmesi mağdurun şikayetine bağlıdır. Bu suçlarda müştekinin şikayetini geri çekmesi veya davadan vazgeçmesi durumunda, dava düşer ve sanık hakkında ceza verilmez. Ancak bu vazgeçmenin, hukuki bir irade beyanıyla ve belirli süreler içinde yapılması gerekir.
Resen Soruşturulan Suçlar: Cinayet, hırsızlık, dolandırıcılık, kasten yaralama (belli derecenin üzerinde) gibi suçlar ise kamu düzenini ilgilendirdiğinden, şikayete bağlı değildir. Bu tür suçlarda müştekinin şikayetini geri çekmesi veya davadan vazgeçmesi, sadece kişisel tazminat talebinden vazgeçtiği anlamına gelir; ceza davasının açılmasına veya devam etmesine engel olmaz. Devlet, bu suçların takibini kendiliğinden yapar ve yargılama devam eder.
Davadan feragat ise, müştekinin şahsi haklarından (örneğin, tazminat hakkı) vazgeçmesidir. Bu da ceza davasının düşmesine neden olmaz, sadece müştekinin hukuk mahkemelerinde talep edebileceği tazminat hakkını sonlandırır. Ayrıca, şikayet hakkının kullanımı için belirli zamanaşımı süreleri bulunur. Bu süreler içinde şikayet edilmeyen suçlar için müşteki olma hakkı kaybedilebilir.
Hassas Gruplar: Çocuk Müştekiler ve Koruma Prosedürleri
Hukuk sistemi, özellikle savunmasız konumdaki bireylerin, yani çocuk müşteki ve mağdurların haklarını korumaya yönelik özel hassasiyet gösterir. Bu durumlar için özel koruma mekanizmaları ve prosedürler geliştirilmiştir.
Çocuk müştekinin ifadesi alınırken, çocuğun psikolojisinin korunması ve travma yaşamaması büyük önem taşır. Bu nedenle, çocuğun ifadesi genellikle pedagog, psikolog veya sosyal hizmet uzmanı eşliğinde alınır. İfade alırken, çocuğun yaşına, gelişim düzeyine ve ruhsal durumuna uygun bir dil kullanılır. Gerekirse, ifade alma işlemi tek seferde bitirilir ve çocuğun tekrar tekrar aynı olayı anlatması engellenir.
Bazı durumlarda, çocuğun sanıkla yüz yüze gelmesini engellemek amacıyla özel düzenlemeler yapılır. Örneğin, çocuğun ifadesi kamera aracılığıyla veya özel odalarda alınabilir. Ayrıca, çocuk müştekinin kimliğinin gizli tutulması, medyadaki ifşaatın engellenmesi gibi koruma tedbirleri de uygulanabilir. Bu özel prosedürler, adaletin tecellisi sırasında en hassas bireylerin ruhsal ve fiziksel bütünlüğünün korunmasını amaçlar.
Tazminat ve Müşteki: Zararın Hukuki Telafisi
Suçtan zarar gören müşteki, sadece ceza yargılamasıyla failin cezalandırılmasını değil, aynı zamanda uğradığı zararın da giderilmesini talep edebilir. Bu, hukukun mağduriyeti tamir etme mekanizmalarından biridir.
Müşteki, işlenen suç nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararların tazminini talep etme hakkına sahiptir. Bu talep genellikle iki farklı yolla ileri sürülebilir:
Ceza Davasıyla Birlikte: Bazı durumlarda, ceza davası devam ederken mahkemeden doğrudan zararın giderilmesi talep edilebilir. Ancak ceza mahkemeleri genellikle sadece ceza yargılamasına odaklandığından, bu yolla tazminat kararı verilmesi nadirdir.
Ayrı Bir Hukuk Davası (Tazminat Davası): Müştekinin uğradığı zararın giderilmesi için en yaygın ve etkili yol, ceza davasından bağımsız olarak ayrı bir hukuk mahkemesinde (Asliye Hukuk veya Tüketici Mahkemesi gibi) maddi ve manevi tazminat davası açmaktır. Bu davada, müşteki uğradığı zararını (tedavi giderleri, kazanç kaybı, maluliyet, acı ve elem vb.) detaylı delillerle ispatlamak durumundadır.
Ceza davası ile hukuk davası arasındaki ilişki ise şöyledir: Ceza mahkemesinde sanığın suçlu bulunması (mahkumiyet kararı), hukuk mahkemesindeki tazminat davasında lehte bir delil teşkil eder. Ceza mahkemesi, bir fiilin suç olup olmadığını ve failin kim olduğunu belirlerken, hukuk mahkemesi bu suç fiilinden doğan zararın miktarını ve nasıl tazmin edileceğini belirler. Bu iki dava, farklı amaçlara hizmet etse de, çoğu zaman birbirini tamamlayıcı niteliktedir.
Dr. Öğr. Üyesi Baran Erdem (Ceza ve Hukuk Yargılaması Uzmanı): ‘Ceza yargılaması failin cezalandırılmasını hedeflerken, müştekinin gerçek anlamda tatmini çoğu zaman tazminat yoluyla sağlanır. Maddi ya da manevi zararın hukuk mahkemeleri aracılığıyla telafi edilmesi, adaletin sadece cezayla sınırlı olmadığını gösterir. Bu yönüyle tazminat, müşteki açısından ikinci ama çoğu zaman en somut adalettir.’
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Müşteki olmakla ilgili aklınızda canlanan en popüler soruları ve yanıtlarını aşağıda bulabilirsiniz:
Müşteki duruşmaya gitmek zorunda mı?
Genellikle evet, özellikle şikayete bağlı suçlarda ve mahkeme tarafından çağrıldıysa gitmek zorunludur. Gitmemesi halinde davanın düşme ihtimali olabilir. Re'sen takip edilen suçlarda gitmemesi davanın düşmesine yol açmaz ama ifade verme veya olayları netleştirme fırsatını kaybeder.
Müşteki şikayetini geri çekerse dava düşer mi?
Bu durum, suçun şikayete bağlı olup olmamasına göre değişir. Hakaret gibi şikayete bağlı suçlarda dava düşerken, hırsızlık gibi resen takip edilen suçlarda dava devam eder.
Müşteki avukatsız ifade verebilir mi?
Evet, müşteki avukatsız ifade verebilir. Ancak hukuki sürecin karmaşıklığı göz önüne alındığında, bir avukattan hukuki yardım almak haklarını daha etkin kullanmasına yardımcı olacaktır. Adli yardım imkanı da bulunmaktadır.
Tüzel kişiler müşteki olabilir mi?
Evet, tüzel kişiler de (şirketler, dernekler vb.) kendi haklarına yönelik bir suçtan zarar görmeleri halinde müşteki olabilirler. Bu durumda tüzel kişiliği temsil eden yetkili organlar aracılığıyla şikayette bulunurlar.
Müşteki ile sanık uzlaşabilir mi?
Evet, bazı suçlarda, özellikle basit suçlarda, müşteki ile sanık arasında uzlaşma mümkündür. Uzlaşma, tarafların serbest iradesiyle anlaşması durumunda davanın düşmesini sağlar.
Müşteki olmanın masrafı var mı?
Genellikle müştekinin şikayet başvurusu için doğrudan bir harç ödemesi gerekmez. Ancak avukat tutulması durumunda avukatlık ücretleri ve dosya masrafları gibi giderler olabilir. Adli yardım şartları oluşursa bu masraflar devlet tarafından karşılanabilir.
Adaletin İlk Sözcüsü: Müşteki Olarak Güçlü Kalmak
Müşteki, hukuk dünyasında sadece bir tanım olmanın ötesinde, adalet arayışının kalbinde yer alan, cesur ve kararlı bir sesi temsil eder. Uğradığı haksızlığı dillendiren, hukukun kapısını aralayan ve sürecin aktif bir öznesi haline gelen müşteki, bireysel mağduriyetin toplumsal adalete dönüşmesinde kilit bir rol oynar. Bu yolculukta, müştekinin hakları kadar sorumlulukları da önemlidir; doğru beyanda bulunmak, süreci takip etmek ve hukuka uygun davranmak, adaletin hızlı ve doğru tecellisi için vazgeçilmezdir.
Unutmayın ki, hukukun labirentlerinde yalnız değilsiniz. Haklarınızın bilincinde olmak, gerekli destekleri almak ve adaletin peşini bırakmamak, müşteki olarak üstlendiğiniz bu kutsal görevde size güç verecektir. Hukukun kapısını araladığınızda, o kapının ardında sadece bir dava değil, aynı zamanda hak ettiğiniz adaletin de sizi beklediğini göreceksiniz.
Kaynakça
Türk Ceza Kanunu (5237 Sayılı Kanun), Resmî Gazete, 12.10.2004.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun (5275 Sayılı Kanun), Resmî Gazete, 13.12.2004.