Devalüasyon, bir ülkenin para biriminin yabancı para birimlerine karşı değerinin, devlet ya da merkez bankası kararıyla resmî olarak düşürülmesidir. Bu uygulama genellikle sabit kur rejimi uygulayan ülkelerde görülür. Yani devalüasyon, bir ülkenin parasının satın alma gücünün özellikle dış dünyaya karşı azaltılması anlamına gelir.
Amaç çoğu zaman ihracatı artırmak, dış ticaret açığını kapatmak ve ekonomiye rekabet gücü kazandırmaktır. Ancak devalüasyon her zaman pozitif sonuçlar doğurmaz. Enflasyon, yaşam maliyeti artışı, alım gücünde düşüş gibi ciddi yan etkileri de beraberinde getirir.
Devalüasyon, sabit kur rejimi uygulayan ülkelerde, yerli para biriminin yabancı para birimleri karşısında resmî olarak değer kaybettirilmesidir. Örneğin 1 dolar = 5 TL iken, hükümet kararıyla 1 dolar = 7 TL olarak belirlenirse bu bir devalüasyondur.
Bu durumda yerel para değer kaybederken, döviz kuru yükselmiş olur. Devalüasyon bir nevi “döviz kuru ayarlaması”dır ve resmî yollarla yapılır.
Döviz rezervleri tükenmişse
Cari açık yüksekse
İhracat yetersiz, ithalat fazlaysa
Yatırımcı güveni azalmışsa
Sabit kur baskı oluşturuyorsa
Bu gibi durumlarda devalüasyon bir “zorunluluk” haline gelir.
Ülkenin para birimi ekonomik gerçeklere göre fazla değerliyse ve bu durum ihracatı zorlaştırıyorsa, rekabeti sağlamak için devalüasyon yapılabilir.
İhracatı teşvik etmek: Ülke mallarının yurtdışında daha ucuz görünmesini sağlar.
İthalatı azaltmak: Dışarıdan gelen malların pahalı hale gelmesini sağlayarak iç tüketimi sınırlar.
Döviz girişini artırmak: Daha fazla döviz elde edilmesini sağlar.
Cari açığı dengelemek: İhracat/ithalat dengesini düzeltir.
Rekabet gücü sağlamak: Yerli üreticiyi destekler, dış pazarlara açılmayı kolaylaştırır.
İhracat artar: Ülke malları dış piyasada daha ucuz hale gelir.
Sanayi canlanır: Özellikle üretim ve ihracat yapan sektörlerde canlanma görülür.
Turizm desteklenir: Yabancı turistler için ülke daha ucuz hale gelir.
Cari açık azalabilir: İhracat/ithalat dengesi iyileşir.
Enflasyon artar: İthal ürünler pahalanır, gıda ve enerji maliyetleri yükselir.
Alım gücü düşer: Yerli halk için yaşam maliyeti artar.
Borç yükü büyür: Dövizle borçlanmış firmalar ve devlet için ödeme maliyeti yükselir.
Güven sorunu doğar: Yatırımcılar istikrarsızlık sinyalleri alır.
Gelir dağılımı bozulur: Sabit gelirliler daha fazla etkilenir.
Türkiye’nin ilk büyük devalüasyonu.
1 dolar = 1.30 TL’den → 1 dolar = 2.80 TL’ye çıktı.
Amaç dış ticaret dengesini sağlamak ve dış yatırım çekmekti.
ABD ile ilişkilerin güçlendiği bir dönemdi.
1 dolar = 2.80 TL → 1 dolar = 9.00 TL
Dönemin başbakanı Adnan Menderes bu kararla ağır eleştiriler aldı.
IMF destekli yapısal reformların parçasıydı.
1 dolar = 9 TL → 1 dolar = 15 TL
Petrol krizinin etkisi, sanayi ithalatına bağımlılık gibi faktörler etkiliydi.
İşçi dövizleriyle bütçe dengesi korunmaya çalışıldı.
1 dolar = 47 TL → 1 dolar = 70 TL
Turgut Özal’ın ekonomide serbestleşme sürecinin başlangıcı
İthal ikameci sistem terk edildi.
Devalüasyon: Resmî olarak yapılan para birimi değer düşürmesi
Depresyasyon: Piyasa koşullarına bağlı olarak doğal yoldan oluşan değer kaybı
Devalüasyon merkez bankası ya da hükümet kararıyla olur, depresyasyon piyasanın kendiliğinden gelişimidir.
Revalüasyon, bir para biriminin değerinin resmî olarak artırılmasıdır.
Genellikle ihracatı sınırlamak, ithalatı ucuzlatmak veya enflasyonu düşürmek amacıyla yapılır.
Halkta ekonomik güvensizlik artar.
Hükümetler ağır eleştirilir.
Siyasi istikrarsızlık riski yükselir.
Sokak protestoları görülebilir.
Sosyal yardıma duyulan ihtiyaç artar.
Tüketim daralır, psikolojik stres büyür.
Sabit kur rejimi uygulayan ülkelerde merkez bankası ve ekonomi yönetimi kararıyla alınır.
IMF ile anlaşmalı ülkelerde, bu tür kararlar çoğu zaman IMF önerisiyle alınır.
Genelde bir ekonomik kriz, ani rezerv kaybı ya da döviz talep artışı bu kararı tetikler.
Gelişmiş ülkeler serbest kur sistemine sahip olduklarından devalüasyon yerine depresyasyon yaşarlar.
Gelişmekte olan ülkeler (Türkiye gibi) hem serbest hem yönetilen kur rejimi uyguladıkları için baskılanmış kurların bozulmasında devalüasyonlar daha sık görülür.
İhracat artışı sağlaması
Enflasyonu kontrolden çıkarmaması
Güven kaybı yaratmaması
Yapısal reformlarla desteklenmesi
Kısa vadeli değil, orta vadeli planlara dayanması
İhracat yapan firmalar
Yabancı turistleri çeken işletmeler
Döviz geliri olanlar (yurt dışı çalışanlar, ihracatçılar)
Yerli üreticiler (ithalat pahalılaştığı için)
Sabit gelirliler
İthal ürün tüketenler
Dövizle borcu olan şirketler
Asgari ücretle geçinen haneler
İlaç, yakıt ve teknolojiye bağlı sektörler
İhracat büyüyebilir ama dışa bağımlılık varsa sürdürülebilir olmaz.
Enflasyonist etki kalıcı hale gelebilir.
Para birimine olan güven düşebilir.
Faiz oranlarında artış gerekebilir.
Sermaye çıkışı yaşanabilir.
Vergi gelirleri düşebilir, bütçe dengesi bozulabilir.
Evet. Özellikle ithal ürünler ve hammaddelerde kur artışı, fiyatlara doğrudan yansır.
Türkiye sabit kur rejimi uygulamadığı için resmî devalüasyon değil, piyasa kaynaklı depresyasyon yaşanır. Ancak bazı dönemlerde kurun yapay olarak baskılandığı ve sonrasında patladığı görülmüştür.
Ekonomik krizlerde, rezerv kayıplarında, kur baskılanması sürdürülemez hale geldiğinde.
Hayır. Sürekli devalüasyon güven kaybına yol açar, döviz kaçar, yatırım gelmez ve ekonomi çöküşe sürüklenir.
Geçici bir rahatlama sağlayabilir ama yapısal reformlarla desteklenmezse etkisi kısa sürer. Kısa vadeli bir “soluklanma” yöntemidir, kalıcı çözüm değil.
Devalüasyon, ekonomide radikal ama bazen kaçınılmaz bir araçtır. Ülkenin para birimini yabancı paralara karşı değer kaybettirerek ihracatı artırmak, ithalatı azaltmak ve döviz gelirlerini canlandırmak hedeflenir. Ancak bu sürecin kazananları kadar kaybedenleri de vardır.
Enflasyon, gelir kaybı, borç yükü gibi sorunlar devalüasyon sonrası karşılaşılabilecek risklerdir.
Gerçek bir çözüm olması için sadece kur ayarlaması yeterli değildir. Yapısal reformlar, üretim artışı, eğitim ve teknoloji yatırımları, güven ortamı gibi pek çok unsurla desteklenmelidir. Aksi halde devalüasyon, günü kurtarıp geleceği zora sokan bir tercih olabilir.
İlgili diğer içerikler
Ekonomi dilinde sıkça duyulan ama çoğu zaman yanlış anlaşılan kavramlardan biri dezenflasyondur. İlk bakışta enflasyonun tamamen ortadan kaldırılması gibi algılansa da dezenflasyon, teknik anlamda enflasyon oranındaki azalma hızını ifade eder. Yani fiyatlar hâlâ artıyordur ama artık eskisi kadar hızlı artmıyordur. Örneğin yıllık enflasyon %60’tan %45’e düşmüşse, bu bir dezenflasyon sürecidir. Enflasyon sıfırlanmamıştır, sadece yavaşlamıştır.
İktisat, insanların sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçlarını nasıl karşıladığını inceleyen sosyal bilim dalıdır. Başka bir ifadeyle, iktisat, bireylerin, işletmelerin ve devletlerin ekonomik kararlarını, bu kararların sonuçlarını ve birbirleriyle olan ilişkilerini analiz eder. Temel amacı, mevcut kaynakların en verimli biçimde nasıl kullanılacağını araştırmak ve üretim, tüketim, dağıtım süreçlerini anlamaktır.
Korelasyon, iki değişken arasında bir ilişki olup olmadığını ve bu ilişkinin yönünü ve derecesini ifade eden kavramdır. Genellikle istatistik ve veri analizi bağlamında karşımıza çıkar. Ancak korelasyon, sadece akademik ya da teknik bir terim değil, aynı zamanda günlük hayatta sıkça karşılaştığımız ilişkileri anlamamıza da yardımcı olur.
Provizyon, kelime anlamı olarak “ön onay”, “geçici onay” ya da “hazırlık” anlamlarına gelir. Günümüzde en çok sağlık sektörü, bankacılık sistemi ve sigortacılık alanlarında karşımıza çıkar. Bir işlem ya da hizmetin gerçekten yapılabilir olup olmadığını kontrol etmek, geçici bir onay sürecine tabi tutmak anlamına gelir.
Resesyon, bir ekonomide üretim, tüketim, yatırım ve istihdam gibi temel göstergelerde geniş kapsamlı ve süreklilik gösteren bir daralma yaşanması durumudur. Teknik olarak, üst üste iki çeyrek dönem boyunca GSYH'nin küçülmesi resesyon olarak tanımlanır. Ancak bu tanımın ötesinde resesyon, insanların günlük hayatını doğrudan etkileyen ekonomik bir çöküş sürecidir.
Stagflasyon, ekonomide aynı anda hem yüksek enflasyonun hem de ekonomik durgunluğun yaşandığı bir durumu tanımlar. Kelime, İngilizce’deki “stagnation” (durgunluk) ve “inflation” (enflasyon) kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. Yani ekonomi bir yandan duraklarken, diğer yandan fiyatlar hızla artar.
Stopaj, kelime olarak kulağa yabancı gelse de, Türkiye’de maaş alan, kira ödeyen ya da serbest meslek hizmeti veren hemen herkesin hayatında olan bir vergi türüdür. Kısaca söylemek gerekirse, bir gelirin ödemesi yapılmadan önce vergisinin kaynaktan kesilmesi işlemine stopaj denir.
Popüler içerikler
AKTS, yani Avrupa Kredi Transfer ve Biriktirme Sistemi (European Credit Transfer and Accumulation System), Avrupa ülkelerindeki yükseköğretim kurumlarında öğrenci hareketliliğini kolaylaştırmak ve akademik programlar arasında şeffaflık sağlamak amacıyla geliştirilmiş bir kredi sistemidir. Avrupa Birliği'nin Bologna Süreci kapsamında oluşturulan bu sistem, öğrencilerin aldıkları derslerin yükünü ve bu yükün karşılaştırılabilirliğini belirlemek için kullanılır. AKTS, sadece kredi aktarımı için değil; aynı zamanda öğrencinin öğrenme sürecini planlaması, izlemesi ve değerlendirmesi için de önemli bir araçtır.
Brüt kelimesi, Türkçeye Fransızca “brut” kelimesinden geçmiş olup, saf olmayan, içerisinden herhangi bir kesinti veya indirim yapılmamış olan anlamına gelir. Ekonomi, muhasebe, iş hukuku, maaş sistemi, inşaat sektörü ve gıda üretimi gibi pek çok alanda kullanılan bu kavram, net ile karşılaştırmalı olarak değerlendirilir. Brüt değer, herhangi bir vergi, masraf veya kesinti düşülmeden önceki toplam miktarı ifade eder. Net ise bu kesintilerden arındırılmış gerçek değeri verir.
BSMV, “Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi” ifadesinin kısaltmasıdır. Türkiye'de 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu çerçevesinde düzenlenen bu vergi türü, adından da anlaşılacağı gibi özellikle bankacılık ve sigortacılık işlemleri üzerinden alınan dolaylı bir vergi türüdür. 1956 yılından beri uygulamada olan BSMV, kamu finansmanının sağlanması açısından önemli bir gelir kalemi olarak kabul edilir. Uygulama alanı geniştir ve hem bireyleri hem kurumları ilgilendiren birçok işlemi kapsar. Faiz gelirleri, sigorta primleri, komisyonlar, kredi işlemleri ve daha fazlası bu vergiye tabidir.
Emtia, ticarette alınıp satılabilen, genellikle fiziksel bir varlığa sahip olan ve piyasada belirli bir değeri bulunan mallara verilen genel isimdir. Tarım ürünlerinden enerji kaynaklarına, metallerden sanayi hammaddelerine kadar geniş bir yelpazeye yayılan emtialar, hem tüketim hem de yatırım aracı olarak işlev görür. Emtialar finansal piyasalarda spot, vadeli ve opsiyon işlemlerine konu olabilir. Ekonomik göstergelerin önemli bir parçası olan emtia piyasaları, arz-talep dengesi, jeopolitik gelişmeler, mevsimsel döngüler ve küresel krizlerden doğrudan etkilenir.
Fon, finansal anlamda belirli bir amaca yönelik olarak toplanan ve yönetilen parasal kaynaklara verilen isimdir. Fonlar, yatırım, tasarruf, sosyal güvence, destekleme, kalkınma gibi farklı amaçlarla oluşturulabilir. Fon sistemi, bireylerin ya da kurumların toplu birikimlerini organize ederek hem gelir üretmek hem de belirli ekonomik veya sosyal hedeflere ulaşmak için kullanılır. Fonlar hem kamu kurumları hem de özel sektör tarafından oluşturulabilir ve farklı yasal yapılara göre düzenlenir.