Konkordato – Ticari Hayatın Darboğazında Bir Soluklanma Fırsatı
İş dünyası, sürekli bir değişim ve belirsizlik döngüsüdür. Küresel ekonomik çalkantılar, hızla değişen piyasa dinamikleri, hatta öngörülemeyen salgınlar veya doğal afetler, en köklü ve sağlam görünen şirketleri bile beklenmedik finansal darboğazlara sürükleyebilir. Böyle anlarda, borçlarını ödeyemez hale gelen bir işletme veya gerçek kişi için akla ilk gelen ihtimal çoğunlukla "iflas" olur. Ancak iflas, hem borçlu için iş hayatının sonu, hem de alacaklılar için çoğu zaman alacaklarına tamamen veda etme anlamına gelen, ağır ve yıkıcı bir yoldur. Ekonomik sistemde yarattığı zincirleme etki, işsizlik, piyasa güveninin sarsılması gibi sonuçlarıyla iflas, sadece tek bir şirketin değil, tüm ekosistemin sağlığını tehdit eder.
İşte tam da bu kritik eşikte, Türk hukuk sisteminin sunduğu güçlü bir enstrüman devreye girer: Konkordato. Konkordato, borçlu için bir "son" değil, aksine finansal zorluklarla mücadele ederken atılan stratejik bir adım, bir "nefes alma" fırsatıdır. Bu, borçluyu iflastan kurtarırken, alacaklıların da alacaklarına belirli oranlarda ve planlı bir şekilde ulaşmasını sağlayarak, ticari hayatın devamlılığını temin etmeyi amaçlayan, mahkeme denetiminde yürütülen hukuki bir yeniden yapılanma sürecidir. Konkordato, sadece bir kanun maddesi olmanın ötesinde, şirketlere ikinci bir şans tanıyan, istihdamı koruyan ve piyasa güvenini ayakta tutmaya çalışan, derin sosyal ve ekonomik boyutları olan bir mekanizmadır. Bu makale, konkordatonun ne olduğunu, neden bu kadar önemli olduğunu ve bu karmaşık sürecin nasıl işlediğini, bir uzmanın kaleminden çıkmışçasına detaylarıyla ele alacak.
Konkordato Nedir? Hukuki Tanım ve Amacı
Konkordato, finansal güçlük içinde bulunan dürüst bir borçlunun, borçlarını belirli bir tenzilat (indirim) ya da vadeyle veya her ikisiyle ödeme yükümlülüğünü yerine getirmek üzere alacaklılarıyla yaptığı, mahkeme denetiminde yürütülen özel bir cebri icra ve iflas hukuku prosedürüdür. Bu hukuki enstrüman, borçluya iflas etmeden yeniden ticari hayata tutunma, alacaklılara ise iflastan daha iyi bir tahsilat imkanı sunma amacı taşır.
Kanuni Dayanak: İcra ve İflas Kanunu’nda Konkordato
Türk hukukunda konkordatonun temel dayanağı, 2004 ve özellikle 2018 yıllarındaki önemli değişikliklerle güncellenen İcra ve İflas Kanunu (İİK)'dur. İİK'nın 285. maddesi ve devamı konkordato sürecini tüm ayrıntılarıyla düzenler. Bu maddeler, konkordato başvurusunun şartlarını, mahkemenin yetkilerini, komiserin görevlerini, alacaklılar toplantısının işleyişini, projenin tasdikini ve konkordatonun sonuçlarını net bir şekilde belirler. Kanun koyucu, bu düzenlemeyle sadece tekil borçlu-alacaklı ilişkisini değil, ülke ekonomisinin genel sağlığını da gözeterek, ticari işletmelerin sürdürülebilirliğini amaçlamıştır.
Borçluyu Koruyan Ama Alacaklıyı da Göz Ardı Etmeyen Bir Sistem Dengesi
Konkordatonun en temel amacı, gerçek anlamda finansal sıkıntıya düşmüş, ancak ticari potansiyeli ve iyi niyeti olan bir borçluyu iflasın yıkıcı sonuçlarından korumaktır. İflas, bir işletmenin tamamen tasfiye edilmesi, tüm varlıklarının satılması ve ticari itibarının ciddi şekilde zedelenmesi anlamına gelir. Konkordato ise bu sonu engeller, borçlunun faaliyetlerini sürdürmesine, borçlarını planlı bir şekilde ödemesine olanak tanır.
Ancak bu mekanizma asla tek taraflı, yani sadece borçlunun lehine bir düzenleme değildir. Konkordato aynı zamanda alacaklıların haklarını da titizlikle gözetir. İflas durumunda alacaklılar, çoğu zaman alacaklarının çok cüzi bir kısmını, hatta hiçbirini tahsil edemezler. Zira iflas masası, genellikle tüm borçları karşılamaya yetmez ve tasfiye süreci hem uzun hem de maliyetli olabilir. Konkordato süreciyle ise alacaklılar, borçlunun ödeme gücüne uygun, belirli oranlarda ve planlı bir şekilde alacaklarına kavuşma imkanı bulurlar. Örneğin, borçlu %60 tenzilatla bir konkordato önerdiğinde ve bu onaylandığında, alacaklılar alacaklarının %60'ını belirli bir zaman çizelgesine göre almayı garanti ederler. Bu, hiç alamama riskine karşılık, daha düzenli ve öngörülebilir bir tahsilat şansıdır. Sistem, böylece hem borçlunun toparlanmasına fırsat verir hem de alacaklıların kayıplarını minimize ederek adil bir denge kurmayı hedefler.
Tarihsel Gelişim ve Temel Prensipler
Konkordato kavramı, ticaret hukuku içindeki yerini alırken, geçmişten günümüze önemli bir evrim geçirmiştir. Bu kurumun kökleri, aslında modern hukuk sistemlerinin çok daha öncesine, tüccarların borçlarını ödeyemedikleri durumlarda anlaşma yolları aramalarına dayanır.
Konkordatonun Osmanlı’dan Günümüze Evrimi: Bir Sürekli Adaptasyon Hikayesi
Konkordato kavramı, esasen Batı hukuk sistemlerinden, özellikle Fransız ve İtalyan hukuklarından esinlenerek Osmanlı İmparatorluğu döneminde hukukumuza girmiştir. "İflastan kurtulma sözleşmesi" veya "uzlaşma" anlamlarında kullanılan ilk biçimleri, günümüzdeki kadar detaylı ve yasal bir çerçeveye sahip değildi. Ancak ticari ilişkilerin karmaşıklaşmasıyla birlikte, konkordato da daha sistematik ve hukuki bir yapıya bürünmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra da İcra ve İflas Kanunu içerisinde yerini alan konkordato, zaman içinde birçok değişikliğe uğramıştır. Özellikle 2004 yılında yapılan İİK değişiklikleri ile daha modern bir yapıya kavuşmuş, ancak asıl büyük dönüşüm 2018 yılında iflas erteleme kurumunun kaldırılmasıyla yaşanmıştır. İflas erteleme, kötüye kullanımlara açık hale geldiği gerekçesiyle sistemden çıkarılınca, finansal zorluklar içindeki şirketler için konkordato, adeta tek ve en önemli yeniden yapılandırma aracı haline gelmiştir. Bu değişim, konkordatonun hukuki ve ekonomik hayattaki ağırlığını ve önemini katlayarak artırmış, uygulamada daha fazla yer bulmasını sağlamıştır. Bu, konkordatonun statik bir yasal düzenleme değil, ticari hayatın ihtiyaçlarına göre sürekli adapte olan dinamik bir kurum olduğunun en somut kanıtıdır.
Dürüstlük Kuralı ve İyiniyet Esası: Sürecin Ahlaki Çapası
Konkordato sürecinin en temel ve sarsılmaz prensipleri, Hukukumuzda yer alan dürüstlük kuralı ve iyiniyet esasıdır. Bu ilkeler, konkordatonun sadece yasal bir prosedür olmaktan öte, aynı zamanda etik değerlere ve şeffaflığa dayalı bir süreç olmasını sağlar. Mahkeme, konkordato talebini değerlendirirken ve süreç boyunca her aşamada borçlunun bu prensiplere uygun hareket edip etmediğini titizlikle inceler.
Dürüstlük Kuralı: Borçlu, konkordato başvurusunda ve süreç boyunca, mali durumuyla ilgili tüm bilgileri (malvarlığı, borçları, alacakları, gelir-gider tabloları, nakit akışı vb.) tam, doğru ve eksiksiz bir şekilde mahkemeye sunmak zorundadır. Örneğin, sahip olduğu bir taşınmazı gizlemek, mevcut borçları olduğundan az göstermek veya belirli alacaklılara imtiyazlı ödeme yapmak gibi davranışlar, dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eder. Bu tür eylemler, konkordato başvurusunun reddedilmesine ve hatta ilgili kişilere karşı hukuki ve cezai yaptırımların uygulanmasına yol açabilir. Zira konkordato, borçlunun zenginliğini gizlediği bir kaçış yolu değil, gerçekten zorda olduğu için sunulan bir fırsattır.
İyiniyet Esası: Borçlunun, konkordato talebiyle gerçekten borçlarını yapılandırarak ticari hayatına devam etmeyi ve alacaklıların zararlarını minimize etmeyi amaçlaması gerekir. Eğer konkordato, sadece zaman kazanma, varlıkları hileli yollarla devretme, alacaklıları oyalamak veya iflasın önüne geçmek için başvurulmuş kötü niyetli bir araç olarak kullanılırsa, bu durum iyiniyet ilkesine aykırılık teşkil eder. Örneğin, şirketin borçlarını bilerek ve isteyerek artırdıktan sonra konkordatoya başvurması, iyiniyet ilkesine terstir. Mahkeme ve konkordato komiseri, süreç boyunca bu tür kötü niyetli girişimleri tespit etmekle yükümlüdür.
Bu prensipler, konkordatonun güvenilirliğini ve adaleti için birer çapa görevi görür. Sürecin her aşamasında borçludan beklenen bu şeffaf ve dürüst yaklaşım, hem mahkemenin hem de alacaklıların projeye olan inancını pekiştirir ve sürecin başarı şansını artırır.
Konkordato Neden Önemlidir?
Konkordato, hukuki bir mekanizma olmanın çok ötesinde, ekonomik ve sosyal katmanları barındıran stratejik bir araçtır. Onun önemi, sadece bireysel bir borçluyu kurtarma potansiyelinde değil, aynı zamanda daha geniş bir ekosistem üzerindeki pozitif etkilerinde yatar.
Zincirleme İflasın Önlenmesi: Ekonomik Domino Etkisini Durdurmak
Bir şirketin iflas etmesi, genellikle tek başına bir olay değildir; bir domino etkisi yaratır. Borçlu olan şirket, aynı zamanda birçok tedarikçinin, finansal kuruluşun, nakliyecinin ve iş ortağının alacaklı olduğu bir zincirin halkasıdır. Eğer bu halka koparsa, yani şirket iflas ederse, borçlu olduğu tedarikçilerin nakit akışını bozabilir, onların da finansal sıkıntıya düşmesine ve hatta kendi iflas süreçlerini başlatmasına neden olabilir. Bu durum, piyasada bir güven krizine, finansal daralmaya ve ekonomik istikrarsızlığa yol açabilir. Büyük bir şirketin iflası, küçük ve orta ölçekli birçok işletmeyi peşinden sürükleyebilir. Konkordato, işte bu zincirleme etkiyi kırmayı hedefler. Borçlunun borçlarını yapılandırarak ayakta kalması, alacaklılarının da alacaklarına bir ölçüde ulaşmasını sağlayarak, onların da benzer bir krizden etkilenme riskini azaltır. Bu yönüyle konkordato, ticari ekosistemin bir tür "sigorta mekanizması" işlevi görür; piyasanın genel sağlığını koruyan kritik bir tampon bölge yaratır.
İşverenin Ayakta Kalması: Çalışanların Geleceğini Korumak
Bir işletmenin finansal sıkıntıya düşmesi ve potansiyel bir iflas riski taşıması, sadece sahipleri veya hissedarları için değil, aynı zamanda orada çalışan yüzlerce, hatta binlerce insan için de büyük bir tehdittir. Bir iflas kararı, genellikle toplu işten çıkarmaları ve ciddi bir işsizlik dalgasını beraberinde getirir. Bu, hem bireysel dramlara, ailelerin geçim sıkıntısı çekmesine yol açar hem de devletin sosyal güvenlik sistemleri üzerinde ek yük oluşturur.
Konkordato, borçlu şirketin ayakta kalmasına bir şans tanıyarak, mevcut istihdamı korumayı amaçlar. Şirket, konkordato süreci boyunca faaliyetlerine devam ettiği sürece, çalışanları işlerini kaybetme riskinden korunur, gelir elde etmeye ve üretim yapmaya devam ederler. Bu, konkordatonun sadece hukuki veya ekonomik değil, aynı zamanda derin bir sosyal öneme sahip olduğunun en güçlü göstergelerinden biridir. Bir şirketin konkordato yoluyla kurtulması, sadece bir bilançoyu düzeltmekle kalmaz, aynı zamanda birçok ailenin geleceğine de umut verir.
Alacaklının En Azından Bir Kısmını Tahsil Edebilmesi: Zararın Minimumda Tutulması
İflas durumunda alacaklılar, genellikle alacaklarının büyük bir kısmını veya tamamını tahsil edemezler. İflas masası, borçların toplamını karşılamaya yetmeyebilir ve tasfiye süreci uzun, maliyetli ve karmaşık olabilir. Bu durumda alacaklılar, çoğu zaman iflas masasına kaydettirdikleri alacaklarının çok küçük bir yüzdesini, hatta hiç ödeme alamama riskiyle karşı karşıya kalırlar.
Konkordato ise, alacaklılara belirli oranlarda da olsa, alacaklarının geri kalan kısmını tahsil etme konusunda daha yüksek bir garanti sunar. Borçlu, konkordato projesiyle alacaklılarına belirli bir ödeme planı ve oranı önerir. Bu plan, iflas durumunda elde edecekleri tahsilat oranından genellikle daha yüksektir ve daha öngörülebilirdir. Örneğin, iflasta %5-10 tahsilat şansı varken, konkordatoda borcun %40-60'ının tahsil edilmesi gibi oranlar görülebilir. Bu sayede alacaklılar, "hiç almamak" veya "çok az almak" yerine, "belirli bir kısmını garantili olarak, planlı bir şekilde almak" seçeneğini değerlendirme fırsatı bulurlar. Konkordato, alacaklılar için de bir risk yönetimi ve kayıpları minimize etme aracıdır; akıllı bir ticari uzlaşma modelidir.
Konkordato Türleri: Her Duruma Özel Bir Çözüm Yolu
Konkordato, tek bir kalıba sığdırılamayacak kadar esnek bir mekanizmadır. Borçlu ve alacaklıların farklı ihtiyaçlarına, finansal durumların çeşitliliğine cevap verebilmek adına çeşitli türlere ayrılmıştır. Her bir tür, finansal yeniden yapılandırmanın farklı bir yolunu temsil eder ve duruma özel, hukuki ve ticari gerçekliklere uygun çözümler sunar. Bu çeşitlilik, hukukun esnekliğini ve ticari hayatın karmaşıklığına uyum sağlama yeteneğini gösterir.
Adi Konkordato: En Yaygın Anlaşma Modeli
Adi konkordato, İcra ve İflas Kanunu'nda düzenlenen en yaygın ve genel konkordato türüdür. Bu modelde, borçlu finansal durumunu detaylıca ortaya koyar ve alacaklılarına borçlarını belirli bir oran ve/veya vadeyle ödemeyi teklif eder. Örneğin, borçlu "tüm borçlarımın %50'sini 2 yıl içinde eşit taksitlerle ödeyeceğim" diyebilir. Mahkeme tarafından verilen mühlet içinde hazırlanan bu proje, alacaklıların toplanarak oylamasına sunulur ve yasada belirtilen çoğunluklarla kabul edilmesi halinde mahkeme tarafından tasdik edilir. Tasdik edilen adi konkordato, sürece katılan veya katılmayan tüm adi (rehinli olmayan) alacaklılar için bağlayıcı hale gelir. Amacı, borçluyu iflastan kurtarmak ve alacaklılara da en azından bir kısım alacaklarını güvence altına almaktır. Bu, genellikle şirketlerin ilk başvurduğu ve en bilinen konkordato türüdür.
Vade Konkordatosu: Zaman Kazandıran Bir Anlaşma
Vade konkordatosu, borçlunun borç miktarında herhangi bir indirime gitmediği, ancak ödeme vadelerini uzatarak mali yükünü hafifletmeyi amaçladığı bir türdür. Yani, alacaklıların alacaklarının tamamını tahsil edeceği, ancak bunun daha uzun bir zaman dilimine yayılarak ödeneceği anlamına gelir. Örneğin, 1 yıl içinde ödenmesi gereken borçların 3 yıla yayılması teklif edilebilir. Bu tür, özellikle borçlunun geçici bir nakit akışı sıkıntısı yaşadığı, ancak uzun vadede ödeme kapasitesine sahip olduğu durumlarda tercih edilir. Şirketin kısa vadede likidite sorunu yaşamasına rağmen, operasyonel olarak sağlıklı olduğu ve gelecekteki gelirleriyle borçlarını tam olarak karşılayabileceği öngörüldüğünde makul bir seçenek haline gelir. Alacaklılar için, alacaklarının tamamına ulaşma garantisi sunması cazip olabilir, ancak paranın zaman değeri ve enflasyon riski gibi faktörler de göz önünde bulundurulmalıdır.
Tenzilat Konkordatosu: Fedakarlık Esasına Dayalı Uzlaşma
Tenzilat konkordatosu ise, borçlunun borçlarının bir kısmını (belirli bir oranını) silmeyi teklif ettiği, yani alacaklıların alacaklarının bir bölümünden feragat etmesini istediği türdür. Örneğin, borçlu, "borçlarımın sadece %40'ını ödeyebilirim, geri kalan %60'ından vazgeçmenizi rica ediyorum" diyebilir. Bu tür, borçlunun ödeme kapasitesinin ciddi şekilde zayıfladığı ve borçlarının tamamını ödeyebilmesinin fiilen imkansız olduğu durumlarda devreye girer. Alacaklılar için bu, alacaklarının bir kısmından vazgeçmek anlamına gelse de, iflas durumunda hiçbir şey alamama riskine karşı daha iyi bir alternatiftir. Tenzilat oranı, borçlunun mali durumuna, varlıklarına ve gelecekteki kazanç beklentilerine göre titizlikle belirlenir ve alacaklıların makul bulacağı bir seviyede olmalıdır.
Karma Konkordato: İhtiyaçlara Göre Şekillenen Esneklik
Adından da anlaşılacağı gibi, karma konkordato yukarıda bahsedilen vade ve tenzilat konkordatolarının birleşimidir. Borçlu, hem borçlarının bir kısmından indirim (tenzilat) isteyebilir hem de kalan borçlar için ödeme vadelerini uzatabilir. Örneğin, "borçlarımın %70'ini 5 yıl içinde ödeyebilirim" gibi bir teklif karma konkordato kapsamına girer. Bu, borçlunun finansal durumunun hem miktar hem de zaman açısından esneklik gerektirdiği durumlarda kullanılan daha kapsamlı bir yapılandırma modelidir. Karma konkordato, borçluya en fazla esnekliği sunarken, alacaklıların da makul bir çözümle uzlaşmasını hedefleyen dengeli bir yaklaşım sağlar. Bu tür, genellikle en zorlu finansal krizlerde, özel ve yaratıcı çözümler gerektiğinde tercih edilir.
Konkordato türleri, borçlunun ve alacaklıların somut durumlarını dikkate alarak, iflasın mutlak sonundan kaçınmak ve ticari hayatın devamlılığını sağlamak için farklı ve özelleştirilmiş hukuki kapılar aralar. Doğru konkordato türünü seçmek ve buna uygun bir proje hazırlamak, sürecin başarısı için kritik öneme sahiptir.
Konkordato Süreci Nasıl Başlar?
Finansal darboğazın kapıya dayandığı anlarda, konkordatoya başvurmak, borçlunun en azından bir nefes alma ve yeniden yapılanma umududur. Ancak bu umuda giden yol, rastgele değil, hukukun belirlediği kesin adımları ve titiz bir hazırlığı gerektirir. Konkordato süreci, adeta bir ameliyat gibi, doğru teşhis ve doğru hazırlıkla başlar.
Kimler Başvurabilir? Yasal Hakkın Sahibi Kim?
Konkordato talebi, temel olarak borçlu olan gerçek veya tüzel kişiler tarafından yapılabilir. Yani, borcunu ödeme güçlüğü çeken bir şahıs tacir (esnaf veya serbest meslek sahibi) de, bir Limited Şirket, Anonim Şirket veya Kooperatif de konkordato başvurusunda bulunabilir. Önemli olan, borçlunun borçlarını vadesinde ödeyemiyor olması veya ödeyememe riskinin yakın olmasıdır.
Ancak ilginçtir ki, sadece borçlu değil, bazı durumlarda alacaklılar da konkordato talebinde bulunabilirler. Eğer bir alacaklı, borçlusunun finansal durumunun kötüye gittiğini, borcunu ödeme güçlüğüne düştüğünü ve yakın zamanda iflas edebileceğini fark ederse, kendi alacağını tamamen kaybetme riskine karşılık, borçlunun iflas etmesini beklemek yerine, alacağını kurtarma umuduyla konkordato talebiyle mahkemeye başvurabilir. Bu durum, sürecin sadece borçlunun menfaatlerini değil, aynı zamanda ticari hayatın genel sağlığını ve alacaklıların korunması felsefesini de desteklediğini gösterir.
Yetkili Mahkeme: Ticari Uyuşmazlıkların Kalbi
Konkordato başvurularında yetkili mahkeme, Asliye Ticaret Mahkemesidir. Bu mahkemeler, ticari davalar ve iflas hukuku konusunda uzmanlaşmış özel mahkemelerdir. Başvuru, borçlunun yerleşim yerindeki (gerçek kişiler için) veya ticari işletmesinin merkezinin bulunduğu yerdeki (tüzel kişiler için) Asliye Ticaret Mahkemesi'ne yapılır. Örneğin, merkezi İstanbul'da bulunan bir şirket için konkordato başvurusu İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi'ne yapılacaktır. Ticari mahkemelerin bu konudaki uzmanlığı, sürecin hukuki titizlikle, doğru usul ve esaslara göre yürütülmesini sağlar.
Gerekli Belgeler: Konkordatonun Temel Taşları
Konkordato başvurusu, yalnızca tek sayfalık bir dilekçeden ibaret değildir; borçlunun finansal durumunu en şeffaf ve detaylı şekilde ortaya koyan, adeta bir ticari röntgenini çeken kapsamlı belgelerle desteklenmelidir. Bu belgeler, mahkemenin ve atanacak konkordato komiserinin borçlunun gerçek durumunu anlaması, projenin uygulanabilirliğini değerlendirmesi ve alacaklıların haklarını koruması için hayati öneme sahiptir. Eksik veya hatalı belgeler, başvurunun reddedilmesine neden olabilir.
İşte başlıca gerekli belgelerden bazıları:
Konkordato Ön Projesi: Bu belge, konkordatonun adeta "kalbi"dir. Borçlunun, borçlarını hangi oranlarda (tenzilat), hangi vadelerde (taksitlendirme) ve nasıl ödemeyi planladığını gösteren, detaylı bir ödeme planı ve bunun ekonomik gerekçelerini içerir. İşletmenin nasıl toparlanacağı, gelir-gider dengesinin nasıl sağlanacağı gibi hayati bilgiler burada sunulur.
Ayrıntılı Bilanço: Borçlunun belirli bir tarihteki varlıklarını (nakit, alacaklar, stok, makineler, binalar vb.) ve kaynaklarını (kısa-uzun vadeli borçlar, öz kaynaklar) detaylı bir şekilde gösteren finansal tablodur. İşletmenin mali fotoğrafını çeker.
Ayrıntılı Gelir Tablosu: Borçlunun belirli bir dönemdeki (örneğin son 3 yıl) gelirlerini (satışlar, faiz gelirleri vb.) ve giderlerini (maliyetler, kira, maaşlar vb.), dolayısıyla kârlılık veya zarar durumunu ortaya koyar.
Nakit Akış Tablosu: Borçlunun belirli bir dönemdeki nakit giriş ve çıkışlarını, yani likidite durumunu gösteren tablodur. Bu, borçlunun ödeme kapasitesini anlamak için kritik bir göstergedir.
Borç Listesi: Tüm alacaklıların isimleri, adresleri, vergi/TC kimlik numaraları, alacak miktarları, alacağın türü (adi, rehinli, imtiyazlı vb.) ve vadesi gibi bilgileri içeren, en küçük detaya kadar inen kapsamlı bir listedir.
Varlık Listesi: Borçlunun sahip olduğu tüm taşınır ve taşınmaz malların, ticari işletme varlıklarının (makine, teçhizat, demirbaşlar) ve alacaklarının (tahsil edilecek paralar) dökümüdür.
Faaliyet Raporu: İşletmenin geçmiş dönemdeki ticari faaliyetlerini, karşılaştığı zorlukları, piyasa koşullarını, yönetim stratejilerini ve geleceğe yönelik beklentilerini anlatan bir rapordur. Borçlunun içinde bulunduğu durumu ve neden konkordatoya ihtiyaç duyduğunu detaylandırır.
Ticari Defterler ve Belgeler: Yasal olarak tutulması zorunlu olan ticari defterler (yevmiye defteri, defter-i kebir vb.), faturalar, banka hesap özetleri ve diğer ilgili finansal belgeler de başvurunun ekinde sunulur.
Bu belgelerin eksiksiz, doğru ve bir mali müşavir veya bağımsız denetçi tarafından onaylanmış şekilde sunulması, konkordato başvurusunun kabul edilmesi ve sürecin sağlıklı ilerlemesi için temel bir şarttır. Borçlunun mali durumunu şeffaf bir şekilde ortaya koyması, mahkemenin ve alacaklıların güvenini kazanmanın ilk adımıdır.
Geçici Mühlet: Borçlunun İlk Koruma Zırhı ve Soluklanma Alanı
Konkordato başvurusunun ardından mahkeme tarafından verilen geçici mühlet, finansal sıkıntı içindeki borçlu için adeta bir "nefes alma zırhı" niteliğindedir. Bu karar, borçluyu dışarıdan gelebilecek ani icra takipleri, hacizler ve yasal baskılara karşı korurken, ona konkordato projesini hukuka uygun ve gerçekçi bir şekilde hazırlama fırsatı tanır. Bu mühlet, bir tür "ateşkes" ilan etmek gibidir; borçlunun dikkatini dağıtan dış faktörleri geçici olarak durdurur.
Süresi ve Şartları: Zaman Çizelgesi ve İlk Kontrol
Mahkeme, konkordato başvurusunu ve ekindeki belgeleri ön incelemeden geçirdikten sonra, projenin ciddiyetine ve başarı potansiyeline ilişkin ilk kanaati oluşursa, borçluya üç aylık bir geçici mühlet verir. Bu ilk üç ay, borçlunun finansal durumunu derinlemesine analiz etmesi, alacaklılarını netleştirmesi ve konkordato projesinin taslağını oluşturması için kritik bir ön hazırlık sürecidir. Ancak ihtiyaç duyulması halinde, bu süre mahkeme tarafından iki aya kadar daha uzatılabilir. Yani, geçici mühlet toplamda beş ayı bulabilir. Bu süre zarfında, mahkeme, borçlunun durumunu yakından takip etmek, kötü niyetli hareketleri engellemek ve alacaklıların haklarını gözetmek üzere bir veya daha fazla konkordato komiseri atar. Komiser atanması, geçici mühlet kararının vazgeçilmez bir parçasıdır.
Komiser Ataması: Sürecin Bağımsız Gözü ve Rehberi
Geçici mühlet kararı ile birlikte, mahkeme tarafından alanında uzman, bağımsız bir kişi olan konkordato komiseri atanır. Komiser, konkordato sürecinin en kritik ve güvenilir figürlerinden biridir. Onun görevi sadece bir "denetçi" veya "hakem" olmanın ötesinde, sürecin düzenli, adil ve yasalara uygun bir şekilde ilerlemesini sağlamak, borçluya rehberlik etmek ve mahkemeye düzenli, şeffaf raporlar sunmaktır. Komiserin tarafsızlığı ve uzmanlığı, sürecin güvenilirliğini artırır.
Komiserin temel görevleri şunlardır:
Gözetim ve Denetim: Komiser, borçlunun ticari faaliyetlerini, varlıklarını, defterlerini ve finansal akışını yakından takip eder. Borçlunun, mühletin amacına aykırı işlemler yapmasını (örneğin, mal kaçırma, belirli alacaklılara imtiyazlı ödeme, hileli iflasa yol açacak eylemler) engeller. Ticari defterlerin düzenli tutulup tutulmadığını kontrol eder.
Raporlama: Komiser, borçlunun mali durumu, konkordato projesinin ilerleyişi, alacaklılarla yapılan görüşmeler ve süreçteki diğer gelişmeler hakkında mahkemeye düzenli aralıklarla (genellikle aylık veya üç aylık) detaylı raporlar sunar. Bu raporlar, mahkemenin sonraki aşamalar hakkında (kesin mühletin verilmesi, projenin tasdiki vb.) karar vermesinde belirleyici rol oynar.
Rehberlik ve Danışmanlık: Komiser, borçluya konkordato projesinin hazırlanması, alacaklılarla müzakerelerin yürütülmesi, borç tasnifi ve hukuki süreçle ilgili konularda danışmanlık ve rehberlik hizmeti de sunar. Borçlunun hukuki terminolojiye ve sürece hakim olmaması durumunda önemli bir yol göstericidir.
Alacaklıların Tespiti ve Toplantısı: Komiser, alacaklıları tespit eder, alacak kayıtlarını inceler, toplantıya çağırır ve alacaklılar toplantısının usulüne uygun yapılmasını sağlar.
Borçlunun Yetki Durumu: Kontrollü Faaliyet Devamı
Geçici mühlet boyunca borçlu, ticari faaliyetlerine prensip olarak devam edebilir. Bu, şirketin işlerini durdurmadığı, üretim, satış ve diğer operasyonlarını sürdürdüğü anlamına gelir. Örneğin, bir üretim tesisi konkordato başvurusu yapsa da, makineler çalışmaya, siparişler alınmaya devam eder. Ancak bu devamlılık, tamamen sınırsız değildir ve konkordato komiserinin sıkı gözetimi ve denetimi altındadır.
Borçlu, komiserin onayı olmadan bazı kritik işlemleri (örneğin, taşınmaz satışı, önemli miktarda borçlanma, ayni teminat verme, işletmenin önemli bir kısmını devretme) yapamaz. Bu denetim, borçlunun varlıklarını korumasını, alacaklıların haklarını ihlal etmemesini ve sürecin amacına uygun ilerlemesini sağlamak içindir. Geçici mühlet, borçluya rahat bir nefes aldırırken, aynı zamanda disiplinli ve şeffaf bir yeniden yapılandırma sürecinin kapısını aralar. Borçlu, bu süre zarfında adeta bir "gözaltında yönetim" deneyimi yaşar.